"De ki: Ey kitap ehli, yalnızca Allah'a, bize indirilene ve önceden indirilene inanmamız ve sizin çoğunuzun fasıklar olmanız nedeniyle mi bizden hoşlanmıyorsunuz"1
"Kendilerine Kitaptan bir pay verilenleri görmedin mi Aralarında Allah'ın kitabı hükmetsin diye çağrılıyorlar da, onlardan bir bölümü yüz çeviriyor. Onlar, işte böyle arka dönenlerdir."2
"Ey kitap ehli, neden hakkı batıl ile örtüyor ve bildiğiniz halde hakkı gizliyorsunuz"3
"De ki: Ey kitap ehli, Allah yaptıklarınıza şahid iken, ne diye Allah'ın ayetlerini inkâr ediyorsunuz"4
"Kendilerine kitaptan bir pay verilenleri görmedin mi Onlar, tağuta ve cibt'e (puta) inanıyorlar ve diğer inkâr edenler için: 'Bunlar, iman edenlerden daha doğru bir yoldadır' diyorlar."5
Davete niçin icabet edilmez
Mezkûr ayetlerde kitap ehline aklı, kalbi ve vicdanı harekete geçiren bir davet vardır. Dikkat edildiğinde ehl-i kitap mensuplarının çoğunda nefsine uyan, doğruyu bildiği halde tarafgir olmaları sebebiyle hakikatten yüz çeviren bir karakter görülür. Bu davete icabet etmemek aslında iki cihanlarını tenvir edecek hakikatlere kulak tıkamaktır. Mezkûr ayetlerde geçen "hoşlanmama, yüz çevirme, hakkı gizleme, inkâr" gibi kelimeler iç dünyalarını ele verir. Anlaşılan o ki vicdanları kabul ettiği halde batılı savunmaya çalışarak iki yüzlü bir tutum sergilerler. Bu tutarsızlık elbette ne kendi dünyalarında ne de sair insanlarda makes bulmaz. İnanmadığınız bir yalana kimseyi inandıramazsınız!
İmansız Cennet mümkün mü
"Ümmetimden veya Yahudîlerden ya da Hıristiyanlardan her kim benim peygamber olduğumu işitir de bana iman etmezse o kişi Cennete giremeyecektir."6
Mezkûr hadis ehl-i kitabın kendilerini avutmak için söyledikleri en büyük yalanın hazin sonundan haber verir. Peygamberimize (asm) iman etmeden Cennete girmek mümkün değildir. Bu hakikat sadece ehl-i kitabı değil Müslümanları da kapsar. Son yıllarda toplum mühendisliği yapılarak Deizm ya da Kur'ân müslümanlığı adı altında hadis inkârcılığı ve peygamber (asm) düşmanlığı yapanların kulakları çınlasın!
Makûl teklif: İslâm!
"Ey ehl-i kitap! İslamiyeti kabul etmekte size bir meşakkat yoktur; size ağır gelmesin. Zira, size bütün bütün dininizi terk etmenizi emretmiyor. Ancak, itikadatınızı ikmal ve yanınızda bulunan esasat-ı diniye üzerine bina ediniz diye teklifte bulunuyor. Zira Kur'ân, bütün kütüb-ü salifenin güzelliklerini ve eski şeriatlerinin kavaid-i esasiyelerini cem etmiş olduğundan usulde muaddil ve mükemmildir. Yani, tadil ve tekmil edicidir. Yalnız, zaman ve mekanın tagayyür etmesi tesiriyle tahavvül ve tebeddüle maruz olan füruat kısmında müessistir. Bunda aklî ve mantıkî olmayan bir cihet yoktur."7

3