Avcı "şah" dedi ve "mat" etti

Lige verilen Dünya Kupası arasından sonra ezeli bir rekabet maçı ile geri döndük. Trabzonspor açısından kazanarak liderle olan farkını azaltmak, Fenerbahçe cephesinden ise yakaladığı müthiş performansı sürdürmekti amaç. Zordu ama gülen Karadeniz ekibi oldu. "Yarışta ben de varım, sakın ha es geçmeyin" dedi. İki takım teknik direktörünün tercih ettiği kadrolara bakınca, orta sahaların söz sahibi olacağı bir mücadele gibi görünüyordu. Kurgu, ikinci bölgeyi kontrol etmek üzerine olunca, ortaya tatsız tuzsuz bir ilk yarı çıktı. Oyun sıkıştı kaldı. Belli ki iki teknik adam da ilk golü yiyen taraf olmak istemiyordu. Bireysel yetenekler etkisiz kaldı. Bordo-mavili ekipte Siopis tek başına savaşmaya çalışırken, Abdülkadir Ömür'ün git-gel yaşaması garipti. Sadece Bakasetas'ın rakip savunmanın arkasına attığı paslar vardı, Trezeguet ve Gomez'in topla buluşması mümkün olmadı. Uzun bir sakatlıktan çıkan Visca eski günlerini arattı. Ne rakip eksiltebildi, ne etkili bir orta yapabildi. Hele ikinci yarının başında kaçırdığı bir gol vardı ki, klasına hiç yakışmadı, zamana ihtiyaç var. Arkasındaki Larsen ise, Ferdi ile baş etmek için çırpınırken, Trabzonspor'un sağ kanadı kırık kaldı bu bölümde. Ev sahibi adına bir dezavantaj ise Trezeguet, Gomez ve Bakasetas'ın çok erken gördüğü sarı kartlardı kuşkusuz. Bu stres ile oynamak kolay değil. Aynı sıkıntı Fenerbahçe'den Crespo için de geçerliydi. Nitekim 58. dakikada ikinci sarıdan atılınca, işin rengi değişti. Dengeler de öyle. Hani derler ya, maçın kırılma anı oldu. İkinci yarıyla ilgili beklentim iki takımın yapacağı hamlelerdi. Ama o ne Sanki bu berbat ve sinir bozucu oyundan memnun idi Avcı ve Jesus. Ya da birbirlerini kolladılar. Konuk ekipte Crespo'nun ihracından sonra planlar değişti elbette. Hemen üç dakika sonra Gomez'in VAR incelemesinden aklanan