Herkes delirmenin eşiğine geldi!..

4 Ağustos 2021'de bu köşede "Türkiye'de en geçerli şey nefret" başlık bir yazı yazmış ve şöyle demiştim:

"Türkiye'de en geçerli şey nefret... Herkes herkesten nefret ediyor. Sevgi diye bir şey yok. Kimse kimseyi anlamaya çalışmıyor. Ya genetik olarak böyleyiz ya da sosyal medya bizi böyle yaptı. Aklı başında dediğiniz adam sosyal medyada delirebiliyor. Siyasi, spor her konuda maalesef böyle.

Ben bu yaşıma kadar Türkiye'de en güçlü duygunun 'kıskançlık' olduğunu düşünürdüm ama 'nefretin' daha baskın olduğu gün gibi aşikâr. Olaylara rasyonel açıdan asla bakılmıyor..."

İnsan karakterini anlamak zor. Sosyal medya hayatımıza girdikten sonra her şey değişti. En rasyonel insan bile mesela konu futbol olunca sosyal medyada aklını yitiriyor. Ders alma yok, öz eleştiri yok. "Acaba ben hatalı mıyım" diye kendini sorgulama yok. Herkes birbirine laf sokma derdinde. O yüzden ülkemizde en geçerli duygu nefret. Kimse kimseyi sevmiyor. Kimse kimsenin başarısını kabul etmiyor. Kimse karşısındakine değer vermiyor. Yıllar böyle boşa harcanarak gidiyor. Başkasını didik didik edeceğimize kendimize yönelsek daha iyi ama nerde...

Nefretin yanına bir de "açgözlülük" eklendi. Son günlerde yaşananlara bakın. Doymak bilmez iştah ve daha çok istek. İşte bu da açgözlülüğü getirdi. Nefretten sonra en güçlü olumsuz duygu açgözlülük.

Elbette bileğinin hakkıyla zengin olanlar var. Bizde bireysel zekâya inanılmıyor. Mutlaka birileri birilerini itiyor. Herkesin arkasında biri var. Bu da doğru değil. Alın teriyle zengin olanlara da saygı duymak lazım. Linç kültürünü görüyorsunuz.

İki üç kişi başka yollardan zengin oldu diye herkese nefret kusuluyor. Asla doğru değil. Mini etekli bir avukatla fotoğraf çektirdi diye soruşturma yiyen savcı gördük. Dünyanın neresinde bu olur Herkes herkesi yargılamanın peşinde. Çünkü birkaç diye yanlış yoldan para kazandı diye herkesin öyle kazandığı varsayılıyor. Nefret kusuluyor.