Yurt içi, yurt dışı onlarca siyasete meraklı kişi Türkiye siyasetine dair yorumlar yapıyor. Akademisyenler, gazeteciler konuşuyorlar ama Türkiye'yi tanımadıkları için her seçimde fena hâlde yanılıyorlar.
Bekir Ağırdır gibi muhafazakârları ve Anadolu'yu bilmeyen biri beyaz Türkleri yanlış bilgiyle donata donata hepsi çuvalladı. Bekir Ağırdır, Ali Yaycıoğlu gibi evinden, ofisinden olayları anlamaya çalışanlar Türkiye'yi tanımıyorlar.Türk devletini anlamadıkları ve kurumların ruhunu bilmedikleri için İstanbul ya da Londra'dan olayları izah etmeye çalışıyorlar. Ben onlara anlaması için yardımcı olayım.1970'lerde Ecevit fırtınası vardı. Kara Oğlan lakaplı Ecevit zamanında sol terörizm azmıştı. 1971-73 arasında terörizm faaliyetleri yürütenleri 1974 affıyla Ecevit hapisten kurtardı. Sol terör azınca devlet içindeki kontrgerilla Maraş, Çorum olaylarını gerçekleştirdi. 1980 darbesi ve sonrasında Ecevit efsanesi bitti. Halk CHP'den soğudu. Kaldı ki tek parti döneminden beri Anadolu CHP'yi hiçbir zaman sevmedi. Ha, CHP millet odaklı siyaset yapsa bunu aşabilirdi.1989'da CHP yerine kurulan SHP güçlenmeye başladı. 1991'de HEP, SHP eliyle meclise girdi. 1990'lar Türkiye'sinde bölücülerle arasına mesafe koyamayan SHP -sonradan tekrar CHP oldu- 1995'de yüzde 10'a düştü. 1999'da baraj altında kaldı.2000'ler Türkiye'sine Erdoğan damga vurdu. CHP gene yasakçı, darbeleri destekleyen bir görüntü verdi. 23 yıldır hep muhalefette. 15 Temmuz sonrası Türkiye yeni bir sisteme geçti.Ordu, polis, yargı ve kurumlar yeniden yapılandırıldı. Bugünkü güvenlik bürokrasisinin yüzde 70'i 15 Temmuz sonrası atandı. Türk devleti Libya, Dağlık Karabağ, Suriye, Somali, Balkanlar ve Türki Cumhuriyetleri'nde önemli başarılara imza attı. Sadece ekonomide sıkıntılarımız var ama o da aşılıyor.Şimdi yeni sistemi anlamayan muhalifler kendi kitlelerini kandırmaya devam ediyor. Hâlâ seçim kazanacaklarını sanıyorlar. Yerel seçim ayrı olay. "Erdoğan kazanamayacağını anlarsa seçim yapmaz", "Erdoğan seçim kazanmak için Yunanistan'la savaş çıkartır," "Erdoğan ülkeyi Suriye'ye sokar" türü saçmalıklarla vakit kaybediyorlar.Bu millet böyle durumlarda muhalefete, hele hele CHP'ye asla iktidar vermez. O yüzden 2027 Kasım ayındaki seçimlerden sonra 2032'ye kadar Erdoğan'la gidecek Türkiye. Elbette iktidarı millet verecek, kurumlar değil. O yüzden muhaliflerin önde gelenleri kendilerini ve kitlelerini kandırmayı bıraksınlar. Türkiye'yi anlamaya çalışsınlar.Sosyal medyadan bağırmayla, sokakta üç beş gösteriyle bu iş olsa Ümit Özdağ denilen faşist başarılı olurdu. Umarım bu yazdıklarımı anlarsınız. Kendi mahalle, kafe ve iş yerlerinde birbirinize gaz vererek ancak kendinizi kandırırsınız. 15 Temmuz sonrası kurulan düzeni anlamaya çalışın.Batı'daki yargı kararlarına bakalımEkrem İmamoğlu'nun tutuklanması ve İBB'ye yönelik operasyonlar sonrası Türkiye'de yargı iktidarın emrinde diyenler herhâlde Batı'ya bakmıyorlar. Bu arada İBB'deki iddialara henüz CHP'den ikna edici cevap gelmedi. Olayı görmezden geliyorlar.Neyse biz ABD'ye bakalım. ABD Başkanı Trump, mahkeme kararını yok sayarak Tren de Aragua çetesine üye olmakla suçlanan 250'den fazla Venezuelalıyı El Salvador'a sınır dışı etti. Hani mahkeme kararları tanınıyordu. Olayın detayını Euronews'ten aktarayım: "Trump yönetimi, sınır dışı edilen kişilerin Tren de Aragua suç örgütünün üyeleri olduğunu öne sürerek, ABD tarihinde yalnızca üç kez kullanılan 1798 tarihli Yabancı Düşmanlar Yasası'nı devreye soktu.Tren de Aragua, Venezuela'nın Aragua eyaletindeki kötü şöhretli bir hapishanede ortaya çıkmış ve adam kaçırma, gasp, organize suç ve tetikçilik gibi suçlarla ilişkilendirilmişti. Venezuela'da çete bağlantılı suçların artması, milyonlarca insanın ülkeden kaçmasına neden olmuştu. Ancak Trump, seçim kampanyasında bu çeteyi kullanarak, aslında az sayıda suçlunun olduğu göçmen topluluklarını 'suç örgütlerinin ele geçirdiği' yerler olarak gösterdi.ABD Bölge Yargıcı James E. Boasberg, cumartesi akşamı sınır dışı işlemlerini durduran bir karar yayımladı. Ancak avukatlar, o sırada iki uçağın zaten havada olduğunu biri El Salvador'a, diğeri Honduras'a gidiyordu belirtti. Boasberg, uçakların geri döndürülmesini sözlü olarak emretse de, bu talimat yazılı kararına eklenmedi ve uçuşlar devam etti."