Birinci normalleşme dönemi malumunuz. CHP'nin zaferle çıktığı yerel seçimden sonra kimi paslaşmalar nabzı düşük bir döneme işaret etmişti.
Özgür Özel'in 2 Mayıs'ta AK Parti Genel Merkezi'nde Tayyip Erdoğan'la görüşmesi ile başlayan "birinci normalleşme" kısmi gelişmeleri de beraberinde getirmişti.
28 Şubat tutuklusu emekli askerlerin tahliyesi, Taksim'de Cumartesi Anneleri'nin bininci hafta anmasına izin verilmesi, Erdoğan'ın, Sinan Ateş'in eşi Ayşe Ateş'le görüşme kararı...
Oldukça sınırlı kimi adımlar...
Sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan gelmişti CHP'ye, yıllar yıllar sonra bir ilkti...
Özel bu kez DEM Partili belediyelere kayyum atanmasına karşı olduğunu anlatmış, Hakkari'ye kayyum atanmasını eleştirmişti. O günlerde CHP'li belediyelere dönük tek adım yoktu zira...
Ancak Erdoğan, kayyum atamalarının gerekçelerini anlatarak uygulamayı savunmuştu.
CHP'lilerin izlenimi, 2019 süreci kadar olmasa bile, iktidarın gerekli görmesi halinde kayyum atamalarını sürdüreceği yönündeydi. Tabi bu izlenim bile sadece DEM Partili belediyeler üzerinden yapılmıştı...
Sonra ne mi oldu
Hatırlatayım.
"Türk Siyasetinde Normalleşme ve Yumuşama iddialarıyla Milliyetçi Hareket Partisi'ne Düzenlenen Siyasi Operasyonlar" başlıklı bir açıklama yayınlandı.
İmzayı atan MHP lideri Bahçeli'den başkası değildi...
Açıklamada "Siyasi partiler arasında normalleşme ve yumuşama arayışlarını temel alarak çok bilinmeyenli yeni bir denklem kurulmak istendiği gözlemlenmektedir" denilmiş, MHP'nin "iyi niyetli, yapıcı, yol açıcı, millet ve ülke lehine olduktan sonra söz konusu diyalogları makul ve mantıklı değerlendirmekten en ufak rahatsızlık duymayacağı" söylenmişti.
Fakat metnin diğer satırları başka anlamlar uyandırmıştı:
"(...) sıcak gündemin üst sıralarına yerleşen temas ve görüşme trafiğinin Milliyetçi Hareket Partisi'ni hedef alan karalama kampanyasına dönüştüğü de her türlü izahtan varestedir. Dikkat, temkin ve titizlikle takip ettiğimiz nevzuhur gelişmelerin esrar perdesi aralandığında başka hesapların, alttan alta körüklenen farklı beklentilerin varlığı müşahede ve mütalaa edilmektedir."
Başka göndermeler de yok değildi... Bahçeli'nin açıklamasının devamında "Normalleşme ve yumuşama atmosferinin sürdürülebilir hale gelmesinin önünde bariyersek gereğini yaparız" demesi de bir rest olarak algılandı.
Şimdi diyeceksiniz ki, bu normalleşmenin ikinci perdesi nasıl olacak Bahçeli tüm bu sözlerinden geri adım mı atacak Tutuklamaları operasyonları ne yana koyacağız
Doğru, zaten bu ikinci normalleşme adımı ilkine kıyısından köşesinden bile yakın değil. Adı kadar kısa bir normalleşme bu.
Peki ne olacak
Önce sanki her şey dün olmuş gibi konuşan isimler türeyecek. Bülent Arınç ve Cemil içek'in açıklamalarını bu bağlamda görmek lazım.
içek, "Eğer bugün ben karşınızda konuşabiliyorsam, bu türlü hizmetlere karınca kararınca vesile olabildiysem bunu Cumhuriyet'e borçluyum. Onun için yerli, yersiz Cumhuriyet tartışmalarını bu ülke için sıkıntılı bulurum, sorunlu bulurum. Üçüncüsü de demokrasidir. Demokrasi olmazsa başka türlü sıkıntılar arka arkaya gelir" dedi örneğin.
Arınç ise İmamoğlu hakkında "İyi bir yargılama sonunda doğru karar verilecektir. Bırakın tutuksuz yargılayın kardeşim. Kaçarlarmış... Bırak kaçsınlar gerekiyorsa. Kaçamazlar, ayakkabı numaralarına kadar biliniyor. Kaçan zaten bütün iddiasını kaybeder"