Şart mıdır bu Amerika gezisi

ANALİZ Şart mıdır bu Amerika gezisi Türkiye hızla seçim atmosferine giriyor. Toplumun büyük bir bölümü 6'lı masanın kararlarını beklerken AKP Genel Başkanı da bütün gücüyle çalışmaya başladı. Tabii sarayın asıl hedefi muhalefet blokunu parçalamak, özellikle HDP'yi İYİ Parti ve CHP'nin bir bölümüne karşı koz olarak kullanmak istiyor. Hesaplar tamamen bunun üzerine. Çünkü sarayın içindekiler dahil bütün araştırma şirketlerini yaptığı kamuoyu yoklamalarında Erdoğan'ın yüzde 50'yi bulması olanaksız gibi görünüyor. Muhalefet ise komplekse kapılmaz ve asgari koşullarda iş birliği yaprak seçime giderse ilk turda bile sonuç alabilecek güçte. Böyle bir ortamda CHP Genel Başkanı'nın Amerika'ya gideceği bildirildi. Kılıçdaroğlu 913 Ekim tarihleri arasında Washington'da olacak ve burada bir dizi toplantıya katılarak Amerikalı isimlerle görüşecek. "İktidar yetkilileriyle görüşmeyeceğim" demiş Kılıçdaroğlu Halk TV yazarı İsmail Saymaz'a. Peki, kiminle görüşecek CHP lideri Amerika'nın başkentinde Bilinen tek isim var o da kendisini Amerikan sosyalisti olarak tanıtan senatör Bernie Sanders. Diğer temas ve görüşmeler ise henüz kamuoyuna açıklanmadı. Geziyi kimin ne amaçla düzenlediği de bilinmiyor. Kılıçdaroğlu'nun Washington'a gideceğini öğrenince aklıma ilk gelen cümle, "Nereden çıktı şimdi bu gezi, kıstı mı yani" oldu. Hele Bernie Sandres ile bir görüşme yapılacağını öğrendiğimde daha da şaşırdım. Çünkü Bernie Sanders Amerika'da "looser" yani kaybeden olarak bilinen bir isim. Her ne kadar her seferinde senatör seçilmeyi başarsa da tam üç kez Amerika Başkanlığı için adaylığını koydu, üçünde de yenilerek aday olma unvanını kazanamadı. En son Hillary Clinton'a karşı çıktı ama yenildi. Amerika'ya kadar gidip de Bernie Sanders'le görüşmek acaba CHP'ye ve liderine ne kazandıracak Bence tam seçim öncesi yapılan bu Amerika gezisi Kılıçdaroğlu'nu zora sokacaktır. Çünkü Erdoğan sürekli diline doladığı "dış güçler" olarak öncelikle Amerika'yı kastettiği gibi Amerika'nın muhalefetin arkasına geçtiğini de ısrarla söylüyor. Başkan Biden'in aday bile olmadan önce söylediği bir söze dayanan Erdoğan, "Bunlar Amerika'dan icazet almadan hareket edemezler" diyor sürekli. Hele şu sıralarda Kılıçdaroğlu'nun adaylığı söz konusuyken, AKP'nin "Kılıçdaroğlu Amerika'ya adaylığını kesinleştirmek ve icazet almak için gidiyor" söylemini daha yüksek sesle dile getireceğinden kimsenin kuşkusu olmaz herhalde. Elbette bize düşmez, bizim haddimiz de olamaz ama, bir vatandaş olarak Kılıçdaroğlu'na küçük bir uyarıda bulunmak isterim. Bu geziden ne amaçladıklarını bilmemekle birlikte, bunu bir daha düşünmesinin ve geziyi seçim sonrasına ertelemesinin daha yararlı olacağını düşünüyorum. Seçim öncesi "İcazet almaya gidiyor" algısı yaratmak yerine seçim sonrası Erdoğan iktidarına son vermiş olmanın gücüyle ve bu kez Amerika'nın gerçek yönetimiyle konuşması sanki daha yararlı olacak gibi geliyor bana. Bu gezinin CHP'ye ve genel başkanına yarardan çok zarar getirme olasılığının daha yüksek olduğunu hissediyorum. ÇOK GÜLDÜM Kılıçdaroğlu'nun Amerika gezisi ve Nasreddin Hoca fıkrası CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bizlerin bilmediği çok önemli bazı temaslarda bulunmak üzere Amerika'ya gidiyor olabilir. Söylediği gibi "icazet almış gibi görünmemek için Amerika'da yönetimde olanlarla görüşmeme" kararı da doğru olabilir. Ama şunu iyi biliyoruz ki doğrular her zaman geçerli ve yararlı olmayabilir. Bunu bir Nasreddin Hoca fıkrası çok iyi anlatır. Bir gün adamın biri Hoca'ya gelmiş ve sormuş; "Hocam tuvalette sakız çiğnenir mi, dinen sakıncası var mı" diye. Nasreddin Hoca biraz düşündükten sora cevabını vermiş; "Vallahi dinen hiçbir sakıncası yok, ama bir gören olursa başka şey zanneder." Bilmem anlatabildim mi KAFAMI BOZAN ŞEYLER Hayasızlığın bu kadarı da olmaz İktidar çok sıkıştı. Artık her şeyden bir pay çıkarmaya ve kamuoyunun zihnini karıştırmaya çalışıyorlar. Dün başıma yine bir linç olayı geldi. Aylardır gerek bu sütunlarda gerekse sesimi duyurabildiğim diğer mecralarda hep şunu anlatmaya çalışıyorum: "Muhalefet bu seçimi kazanacak. Ancak özellikle seçimin ikinci tura kalması halinde HDP'nin 6 milyon oyuna da ihtiyaç duyulacak. HDP'nin bu oyu hangi tarafa ağırlıklı olarak kayarsa o tarafın kazanması daha mümkün" diyorum. Bu iki kere iki dört eder gibi bir olgu. HDP 6'lı masada değil. Ancak iktidar kanadı ısrarla HDP'nin 7'inci ortak olduğunu söylüyor ve kamuoyunda "Muhalefet terörle iş birliği içinde" algısı yaratmaya çalışıyor. Buna karşı, şunu da çok iyi biliyoruz ki AKP el altından HDP'nin oylarını alabilmek için her türlü çabayı gösteriyor. İstanbul seçimlerini herkes biliyor. O seçimleri alabilmek için terörist başına adam gönderdiler, mektup aldılar, yine bir baka terör örgütü üyesini TRT ekranlarına bile çıkardılar. Önceki gün YouTube'da yaptığım konuşmada CHP ve İYİ Parti içindeki bazı çevrelerin HDP'yi sürekli dışlamaya çalıştıkları gibi "Eğer onlar da bizim adayımıza destek olursa biz olmayız" türü açıklamalar yaptıklarını söyledim. Onlara yönelik olarak "O halde gidin AKP'ye oy verin" dedim. Bu sözlerimi çarpıtan,