Rüşvet; ağızlarını bile açamıyorlar

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Rüşvet; ağızlarını bile açamıyorlar

Amerika günlerdir New York Belediye Başkanı Eric Adams'ın "rüşvet almakla suçlanmasını" konuşuyor.

Dünyanın en önemli kentlerinden birinin belediye başkanı olan Adams, jüri tarafından suçlu bulunursa belediye başkanlığını bırakacağı gibi hapse de girecek.

Adams'ın durumu Türkiye'yi de yakından ilgilendiriyor.

Çünkü New York belediye başkanı hakkındaki iddianamenin büyük bölümünü Türkiye kapsıyor.

İddianameye göre Adams, Türk evi binasının Erdoğan'ın New York ziyaretine kadar yetiştirilmesi için doğrudan hükümetin verdiği rüşveti almak ve bazı kolaylıklardan yararlanmakla suçlanıyor.

New York savcılığının hazırladığı iddianamede, Türkiye'nin adı tam 62 kere geçiyor.

Tam da Erdoğan'ın New York'ta olduğu sırada patlayan skandal nedeniyle AKP genel başkanı ve beraberindeki heyet, Beyaz Saray davetine bile katılmadan apar topar Türkiye'ye dönmüştü.

Başta Amerika olmak üzere birçok batılı ülkede bu rüşvet olayı medya manşetlerini süslerken, Türkiye'de ise derin bir suskunluk var.

Bazı muhalif gazete ve televizyonlarda konu biraz işlenirken yandaş medyada olayla ilgili tek satır bile haber yok.

Olanlarda ise skandalın sırf Erdoğan'ı zora sokmak için çıkarıldığı saçmalığı var.

Erdoğan'la birlikte Amerika'ya giden sözde gazeteciler de dönüşlerinde bu olaydan hiç söz etmediler.

Oysa bu Türkiye ile Amerika arasında yaşanan en büyük skandal.

Erdoğan ve AKP yetkilileri hiçbir açıklama yapmazken sadece dışişleri bakanlığı rüşvet olayından hiç söz etmeden kimsenin anlayamayacağı bir açıklama yaptı.

Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Öncü Keçeli, "Herhangi bir ülkenin içişlerine karışmamız söz konusu olamaz" dedi.

Öncü Keçeli, bakanlık adına yaptığı açıklamada "Yurtdışındaki temsilciliklerimiz görevlerini Viyana Sözleşmesine ve uluslararası diplomatik teamüllere uygun olarak ifa etmektedirler. Herhangi bir ülkenin içişlerine karışmamız söz konusu olamaz" diye yazdı.

Keçeli ayrıca, "New York'ta devam eden hukuki süreci yakından takip ediyoruz. Tabiatıyla Viyana Sözleşmelerinden kaynaklanan haklarımızı saklı tutuyoruz" ifadelerini kullandı.

Aslına bakarsanız iktidarın bu konuda söyleyecek bir sözü yok.

Çünkü Amerika'da ağır suç sayılan bu durum Türkiye için son derece normal.

Medeni ülkelerde bir kamu görevlisinin özel sektörden, hele bir yabancı ülkeden küçücük bir menfaat sağlamasını asla kabul etmiyor.

Türkiye'de hatırlı kişiler THY'den bedava bilet ya da upgrade denilen ekonomi sınıfından business clasa geçmek için binbir takla atarken, New York belediye başkanı gibi önemli bir kişiye THY'nin bedava bilet vermesinin, otel ve yemek hizmetini esirgememesinin suç olabileceğini anlamamız da pek mümkün değil.

Oysa medeni ülkeler devletin kredi kartı ile bir gofret alınmasına bile tahammül edemiyor.

Bu açıdan bakınca New York belediye başkanı olayı Türkiye'yi daha da derin bir itibarsızlığa itecektir ama AKP iktidarının umurunda bile olmayacaktır.

BUNU YAZMAK GEREK

Savaş nasıl genişleyecek biri tam anlatsa ya

İsrail, Hamas lideri Haniye'yi çok iyi korunduğu sanılan Tahran'da öldürdükten sonra, Hizbullah'ın 27 yıllık lideri Nasrallah'ı da Lübnan'da tümüyle etkisiz hale getirdi.

Böylelikle İsrail, dünyada hiç kimsenin ne kadar iyi korunursa korunsun öldürülmekten kurtulamayacağı psikolojisini yarattı.

Nasrallah'ın ve tüm Hizbullah şeflerinin öldürülmesinden sonra kimi AKP sözcüleri ve yandaş medya yazarları "savaşın genişleme" olasılığından söz etmeye başladı.

Doğal olarak belki akla ilk gelen bir cümle bu ama, bu genişleme nasıl olacak söyleyen yok.

67 savaşından bu yana İsrail'le direkt savaşan hiçbir ülke yok.

Tüm çevresi Arap ülkeleriyle çevrili. İsrail yıllarca sol-sosyalist El Fetih ile savaştı.

Ardından bu yeri cihatçı İslam örgütleri aldı.

Bunların en başta gelenleri Hamas, Hizbullah, El Nusra ve IŞİD.

Bu örgütler Lübnan, Suriye ve biraz da Ürdün'de üstlenmiş durumda.

İsrail bu ülkelerin ordularıyla asla savaşa girmeden bu örgütlere yönelik operasyonlar yapıyor.

İsrail'in Mısır, Lübnan, Ürdün ordularıyla savaşma ihtimali çok çok az.

Suriye ise biraz daha farklı olsa da yine ordular arası topyekûn savaş ihtimali çok az.

Buna karşı AKP sözcüleri birkaç gündür "İsrail'in Türkiye'ye saldıracağı" spekülasyonunu yapıyor.

İsrail'in, komşusu olmayan bir NATO ülkesine saldırması aklın hayalin almayacağı bir şey.

Buna karşı Erdoğan'ın İsrail'le savaş durumuna gelinmiş gibi göstermesi, ordunun teyakkuza geçmesi yabana atılacak bir olgu değildir.

"Seçim yok" diyen Erdoğan'ın suni bir savaş gündemi ile kaybettiği itibarı ve gücü yerine koymak istemesi kimseyi şaşırtmamalı.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Yalanlıyorlar ama o görüntüler neyin nesi

Avrupa ülkelerinde artık Türkiye'yi ciddiye alan ülke yok, kimse Erdoğan'la bir araya gelmek istemiyor.

Bunu son Birleşmiş Milletler toplantısında da gördük.

İtalya Başbakanı ile Almanya Başbakanı Erdoğan'la görüştü.

Meloni muhtemelen "ebe" olarak seçilmişti, Alman Başbakanı Sholz'un ise derdi başkaydı.

Dünya medyası Almanya ile "çalışma izni olmayan Türklerin sınırdışı edileceği konusunda Türk hükümeti ile anlaşma sağlandığını" yazdı.

Almanya buna karşılık vize konusundaki yumuşamaya gideceği taahhüdünde bulunmuştu.

Fahrettin Altun