Magandanın gazabı savcıyı yendi

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Prof. Dr. Ulvi Saran'ın bir savcı dostundan dinlediği olayı anlatacağız size.

Savcının başından geçenler maganda kültürünün hakim olduğu günümüzde kimsenin güvende olmadığı gibi hakkını arayabileceği bir yer olmadığının da kanıtı sanki, kişi savcı olsa bile.

Okuyun ve yorumunuzu lütfen kendiniz yapın;

Adliyeden çıktım. Biraz yürüdüm, kenarda bekleyen taksiye bindim, şoföre, gideceğim yeri söyledim;

'Oraya gitmiyorum' dedi.

'Nasıl olur Boşsun ve müsaitsin. Gitmek zorundasın' dedim.

'Keyfimin kâhyası mısın Gitmiyorum işte! İn arabadan' dedi.

Küstah ve pervasız tavrına karşı pes etmedim ve üsteledim:

'İnmiyorum ve beni oraya götüreceksin' deyince geriye döndü 'Bana bak! Herhalde ağzını, burnunu dağıtmamı istiyorsun' diye bağırdı.

İyice haddi aşmıştı, kendimi tanıtmanın ve ona bir ders vermenin vakti gelmişti; 'Ben Cumhuriyet savcısıyım. Ne cüretle beni tehdit edebiliyorsun. Hadi bakalım o zaman arabayı çek, adliyeye gidelim ve orada seni biraz misafir edelim, Hanya'yı Konya'yı o zaman görürsün' dedim.

Hiç tınmadan ve aldırmadan, dişlerini gıcırdatarak kontağı kapatırken; 'Başlarım şimdi senin savcılığından' diyerek sinkaflı galiz bir küfür savurdu ve inip benim yanıma gelmek üzere arkaya yöneldi.

Eline kesici, yaralayıcı bir şey alıp almadığını fark edemedim. Doğrusu bu kadar cüretkâr ve gözü kara olabileceğini beklemiyordum.

Arabadan çıkıp yanıma gelinceye kadar geçen 3-5 saniye içinde, hızla:

Konumumu, mesleğimi ve saygınlığımı düşündüm, yanımda silahım yoktu, fiziki güç olarak hakkından gelebileceğim halde, çıkacak kavgada ortaya çıkabilecek sürpriz durumların yol açabileceği sonuçları düşündüm:

- Öncelikle, yanındaki kesici ve delici bir alet veya bıçaktan cesaret alarak bu kadar fütursuz davranabileceğini hesapladım.

- Bana böyle bir aletle saldırsa durumun nereye varabileceğini kontrol etmek mümkün olmazdı, hayatımdan olabilirdim. Sadece yaralı olarak atlatmış olsam da 'Taksici, savcıyı bıçakladı' haberinin ortaya çıkaracağı şey, diz boyu rezillikti

- Herhangi bir zarar verici silahının bulunmadığını farz ettim. Diyelim ki, karşılıklı yumruklaştık veya boğuştuk. Kendisini haklayabilsem de sonuçta ikimizde de fiziki bir hasar ve zarar ortaya çıkması kuvvetle muhtemeldi, ardından karşılıklı darp raporları, sosyal medyada 'Taksici-savcı kavgası: Birbirlerini darp ettiler' haberlerini görür gibi oldum.

Adamın hiçbir şeyi hesap etmediği belli. Şahit yok, kavganın hangi sebepten çıktığını, kime nasıl inandıracaksın

- Diyelim ki, şahit olmasa da haklı çıktın. Bu sana ne kazandıracak veya karşıdakine ne kaybettirecek Şirret insanlar, adam dövmeleri karşılığında neredeyse hiç ceza almıyorlar. Bizim işimiz bu, sabıka dosyalarında onlarca darp olayı bulunan psikopatlar serbestçe ortalıkta dolaşıyor.

Cumhuriyet savcısı olarak darp edilsen, sonuç ne kadar değişecek Altı üstü bir darp olayı

- Sen darp etsen, soruşturmalar, ifadeler, bin bir türlü hesap verirsin.

Bundan sonraki görevim boyunca 'Koskoca savcısın, kendini niye bu durumlara düşürüyorsun' veya 'Taksici ile kavga eden savcı sen misin' gibi yargılayıcı ve alaycı sorgulamalara ve iğnelemelere muhatap olmaktan yakamı kurtaramazdım.

Görevim boyunca yüzlerce, darp, hakaret ve tehdit olayıyla karşılaştım. Her birinde, doğru dürüst hakları korunamayan ve zarar gören taraf ne yazık ki mağdurlar; tüm küstahlıklarına, kanun tanımazlıklarına ve kaba kuvvet kullanmalarına rağmen yaptıkları yanlarına kâr kalan ve herhangi bir ciddi müeyyide ile karşılaşmayanlar ise saldırgan failler olmuştur.

Kısaca temsil ettiğim ve tam olarak yetkisini kullandığım yargı ve ceza sisteminin, bu badireden beni koruyacağına ve kurtaracağına emin olamadım.

Saniyeler içinde aklımdan geçen bu muhakeme bittiğinde adam kapıma gelmişti

'Peki, iniyorum' dedim.

NOT: Bence savcı en doğrusunu yapmış. Muhtemelen daha sonra plakasını polise verip bu kişiye "istenilen yere gitmemek ve müşteriye kötü muamele etmekten" işlem yaptırtmıştır.

Ama bir savcı bile böyle bir magandalık karşısında ne yapacağını şaşırıyorsa, bizler ne yapacağız

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Özgür Özel'in demokrasiye dönme arzusu yok galiba

Muhalefetin en büyük merak konusu nedense CHP'nin kimi cumhurbaşkanı adayı göstereceği.

Yatıyorlar kalkıyorlar "Kim aday olsun" saçma sorusuna cevap arıyorlar.

Özgür Özel'e de bir programda "Cumhurbaşkanı adayı mısınız" diye sordular.

O da "Hayır" yanıtını verdi.

Hayır kelimesini duyduğumda biraz umutlandım, "Herhalde CHP genel başkanı demokrasiye döneceğimizi, bu nedenle zaten cumhurbaşkanlığı sistemi gibi ucube bir rejimin esiri olmayacaklarını söyleyecek" diye sevindim.

Ne yazık ki, beklediğim cevabı vermedi Özgür Özel.

Aynen şunu söyledi; "Ben Atatürk'ün partisini iktidar yaparak tarihe geçmek istiyorum. Bu hiç azımsanacak bir irade değil. Ben Erdoğan'ın 25 yıllık iktidarına son veren ve yeniden CHP'li bir cumhurbaşkanı seçtiren ekipte genel başkanlık görevini yapmış birisi olarak tarihe geçmeyi önemli görüyorum. Ben teknik direktörüm. Ben penaltıyı kimin atacağına bütün taraftarın fikrini alarak karar vereceğim."

Yani demokrasiye dönmek bir hayal.

CHP genel başkanı bile "kendi Tayyip Erdoğan'ını arayan" bir konuma düşmüş durumda.

AKP demokrasi ve hukuk yolundan sapalı 20 yılı geçti, belli ki CHP de aynı yolda.

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

Orman yangınlarında İHA'lar kullanılıyor mu

Yüreğimizi de yakan orman yangınlarının "geç müdahale" yüzünden daha fazla yayıldığı iddiaları var.

Perşembe günü geçmiş yıllarda orman yangınlarında helikopter pilotu olarak görev yapan emekli Yarbay Doğan Kapkıner'in verdiği bilgileri paylaşmıştım.

Kapkıner ille büyük uçakların gerekli olmadığını, önemli olanın anında müdahale yapılması gerekliliği olduğunu vurgulamıştı.

Kapkıner yangın önlemede "anında fark etme"