Kimse erken seçim istemesin Erdoğan mecbur kalacak zaten

ANALİZ

Kimse erken seçim istemesin Erdoğan mecbur kalacak zaten

Seçim sonuçları AKP koalisyonunda büyük şok yaratırken muhalefet cephesi ise "tedirgin" bir sevinç içinde.

İktidar kanadı yola nasıl devam edeceğiniedebileceğini bilemiyor.

Sarıldıkları tek şey "Bu yerel seçimdi, merkezi yönetim aynen devam ediyor, endişe edilecek bir şey yok" söylemi.

Muhalefet ise toplumun ortaya koyduğu öfke ve direncin nasıl yönetileceğini düşünüyor.

Gerçek şu ki Erdoğan ve iktidarı ülkeyi 31 Mart akşamına kadar yönettiği biçimde yönetemez.

Peki ne olacak

Akla ilk gelen doğal olarak "bir erken seçim" olacağı tahmini.

Buna ben de inanıyorum, nitekim seçim kampanyası boyunca ısrarla "Erdoğan'ın çok güvendiği milli irade silahı, muhalefetin oyunu yüzde 50'nin çok üzerine çıkarması halinde etkisiz kalacaktır, 2025'te demokrasiye dönülerek yapılacak bir erken seçim kaçınılmaz olur" görüşünü savundum.

Hâlâ da aynı inançtayım.

Bu iktidar "daha 4 yılımız var" sözüne kendisi bile inanmıyor, inanamaz.

Ancak şunu da söylemem gerek "Erken seçim için istekli ve bastıran taraf muhalefet olmamalı."

Hatta böyle bir talep Erdoğan'ın çok işine gelir.

Nedeni basit; AKP'nin seçimi neden kaybettiği çok ortada. Ekonomiyi mahvettiler, enflasyonu azdırdılar, dövizi patlattılar, adaletsizlik kol geziyor, binlerce insan hapishanelerde süründürülüyor, hapse atılamayanlar mahkeme kapılarında oyalanıyor, emeklinin, memurun, işçinin alım gücü düştü, pahalılıkla baş etmek mümkün değil, piyasalar kan ağlıyor, dış politikada her geçen gün batıyoruz.

Bu koşullarda seçmenin başka alternatifler aramaması mümkün müydü

Şimdi Erdoğan'ın söylemine göre önlerinde 4 yıl var ve bu seçimler bir dönüm noktası olduğu için daha çok çalışmaları, eksikleri tamamlamaları, hataları gidermeleri gerekiyor.

Ama o iş o kadar kolay değil.

Örneğin ekonomiyi öyle bir hale getirdiler ki, şu andan itibaren alacakları her doğru karar bile vatandaşın canını yakacaktır.

Artık işler eskisi gibi değil, muhalefet daha güçlü olduğu için kendine güveni de artmıştır ve vatandaşın canı her yandığında büyük gürültü kopacaktır.

Erdoğan artık kimseyi "Sabredin. Önlemleri alıyoruz, en kısa zamanda enflasyon tek haneye düşecek, alım gücü artacak, bolluk ve refah gelecek" sözleriyle ikna edemez.

Bu nedenle "erken seçim" çağrıları Erdoğan'ı ve iktidarı "hodri meydan" deme noktasına getirebilir.

Şurası unutulmamalı ki, iktidar ve devlet gücü hala Erdoğan'ın elinde.

Peki hiç mi seçim çağrısı yapılmamalı

Yapılmalı ama birincisi şimdi değil, ikincisi Erdoğan göreceksiniz çok kısa bir süre sonra erken seçimi kendi gündeme getirecektir.

Ve şunu da açıkça yazayım, Erdoğan kendini iyice sıyırmak için artık görev almayacağını bile söyleyebilir.

Bunun da ötesinde yapılacak ilk erken seçimde mutlaka ve mutlaka demokratik düzene dönülecektir, Türkiye bir daha tek adam yönetimi olan bu ucube sistemle seçime gitmeyecektir.

Bunu da bizzat Erdoğan talep edecektir.

Mecliste bir anayasa değişikliği ile yeniden parlamenter sisteme dönülmesini istemesi kimseye şaşırtıcı gelmesin.

Çünkü başka kurtuluşu yoktur.

KAFAMI BOZAN ŞEYLER

Bu seçmen taşıma rezaleti de neyin nesi

Erdoğan iktidarı ilk kez yapmıyor aslında bunu.

Neyi

Bir yerlere "görevli seçmen" taşımayı.

Hep yapıyordu ama bu son seçimde seçmen taşıma işini herkesin gözünün içine sokarak yaptılar.

Doğu ve Güneydoğu'da bazı seçim bölgelerine başka yerlerden "asker ve polis personel" taşındı.

Belli ki bunun hazırlığını önceden yapmışlar, bu personel uzun süre önce bu seçim bölgelerine atanmış ama seçim gününe kadar kimse göreve başlamamış.

Ama seçmen kayıtları yapılmış, seçmen kağıtları teslim edilmiş.

Seçimden 15 gün kadar önce bazı yerlerde aynı binada 2 binin üzerinde seçmen görünüyordu.

Gerekli itirazlar yapıldı ama YSK bunları reddetti, "Bunlar askeri ve emniyet personeline ait" denildi.

Bir dairede 2 bin kişi nasıl oturur

Oturamaz tabii ama "taşıma seçmene" bir ikametgâh gerekli, AKP iktidarı bunu yaparken yüzlerce adres göstermek yerine tek bir daire göstermiş olmuş bitmiş.

İşte bu taşıma seçmenler seçimden bir gün önce bölgelere gönderildi, hepsi tek sıra halinde dizilip oy kullandı, aynı gün geldikleri gibi geri gittiler.

Sonuçta buralarda hep AKP kazandı.

Ama Türkiye'yi kaybettiler.

Demek ki şimdi hesabını sormak daha kolay.

BUNU YAZMAK GEREK

Allah aşkına bırakın bu "Seçmen ne mesaj verdi" saçmalığını

Seçimlerden sonra en bayıldığım şey, kimi aklı evvellerin ekranda "seçmen ne mesaj verdi" sorusuna cevap aramaları.

Açın bakın özellikle yandaş kanalları iki günden beri bu soruya cevap arıyorlar.

Ne "müthiş" fikirler çıkıyor, ben çok gülüyorum.

Çünkü seçmen mesaj falan vermez, herkes çevresine bakar, olup biteni anlamaya çalışır, yaşadıklarını gözden geçirir, sonra da gider "bireysel" olarak oyunu kullanır.

Sonra bu milyonlarca kişinin "bireysel" kararları "toplumsal" bir sıfat kazanır.

"Seçmen uyardı, seçmen dikkat et dedi, seçmen kredi açtı" türü lafların hepsi palavradır.

Her seçimde seçmen aynı davranır.

Ortak şikayetler varsa bunlar sandıkta dile gelir, kimse oyunu kullanmadan önce başkalarıyla birlikte karar almaz.

Ama çıkan ortak sonuç bu aklı evvelleri çok konuşturur o kadar.

AKP'nin 2022'de