ANALİZ
Kimmiş bu "rahatsız" olan milletTeğmen olayı iktidarın kimyasını bozdu.
Önce troller harekete geçti.
Türk Silahlı Kuvvetleri'ne teğmenler üzerinden bir hakaret kampanyası başladı.
Sosyal medyanın tescilli trolleriyle yazar kisvesindeki troller, muhalefetten Erdoğan'ın askerliğine koşanlar hemen "Teğmenlerle ilgili soruşturma açılmalı" kampanyasına soyundu.
Tutuklanmalarını isteyenler de oldu.
Bilinen troller Kara Harp Okulu'nu birincilikle bitiren kız teğmenin fotoğrafını koyup altına iğrenç hakaretler yazdılar.
Bir darbe edebiyatı aldı başını gitti
Sonra sıra AKP'nin yetkili isimlerine geldi.
Hepsi bir ağızdan "Bu tür şeyler milletimizi rahatsız emektedir" demeye başladılar
Örneğin adalet bakanı, teğmenlerden kesinlikle hesap sorulacağını ima ederek "Yanlış yorumlanacak, kamuoyunu rahatsız edecek birtakım davranışlara fırsat vermemek lazım. Bu anlamda özellikle daha hassas olunması gereken bir yer orası. Bu anlamda milletimizi rahatsız edecek eylem, davranış ve tutumdan kaçınmak lazım. O nedenle asıl yemin kanunen yapılan yemindir. Dolayısıyla bizim o yöndeki görüşümüz eğer kanuna aykırı bir durum varsa ilgili merciler zaten onun çalışmasını yapar" dedi.
O zaman sorma hakkımız var.
Kimdir bu "rahatsız olan millet" diye.
Bu millet "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" sözünden neden rahatsız olsun
Rahatsız olan varsa bu ülkeyle bir ilgisi yok demektir, ki ilgisi yoksa da ona ne
Kimse bu sözlerden rahatsız olmaz.
Ancak siyasal İslamcı, Türk olmaya, cumhuriyete, Atatürk ve ilkelerine karşı olanlar bundan rahatsız olurlar.
Ancak iktidar bu açık gerçeğe karşı "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" söylemini hem suç olarak kabul ediyor hem de söyleyenlere baskı uygulamaktan kaçınmıyor.
Teğmenlere öfkenin bana göre önemli bir nedeni, askeri okulları algı yarattıkları gibi tarikatların cemaatlerin ocağı haline getirememişler henüz.
Ben de dahil pek çok kimsede 15 Temmuz'dan sonra askeri okulların kapatılmasından, harp okuluna sadece AKP'li mülakat görevlilerinin katılmasından sonra "Artık orduyu temelden dinci hale getiriyorlar" kuşkusu doğmuştu.
Bunun bütün çabalara rağmen böyle olmadığı ortaya çıktı.
Şimdi şunu sormak istiyorum;
Bu kuşkular gerçekleşmiş olsaydı.
Bu yıl başta okulu birincilikle bitiren kız öğrenci ve pek çok kız öğrenci türbanlı olsaydı.
Bu öğrenciler resmi yemin töreninden sonra kılıçlarını çekip "Kuran okuyup sonra da dini bir yemin etseydi" ne olacaktı
AKP bu öğrenciler için de soruşturma açacak mıydı
Bakan ve diğer yetkililer çıkıp da "Milletimiz rahatsız" diyecek miydi
Asla.
Ama söz konusu Atatürk olunca AKP rahatsız oluyor.
Ama şunu bilmeliler; AKP'ye oy verenler dahil bu milletin ezici çoğunluğu Atatürk'e ve cumhuriyet devrimlerine bağlıdır.
Bundan rahatsız olanların oranı yüzde 10'u bile geçmez.
Bırakın onlar da rahatsız olsun.
Korkmayın, milletin yüzde 10'unu arkasına alanların baskı ve terörü vız gelir tırıs gider.
Bİ SORALIM BAKALIM
Neye "yayın yasağı" getirdinizGünlerdir Narin Çocuk olayını konuşuyoruz, ama sonuç yok.
Koca devlet el kadar bir yerde bir kayıp olayını çözemiyor.
Neden acaba
İşin içinde tarikatlar falan mı var da gerçeğe bir türlü ulaşılamıyor.
Çözemedikleri gibi bir de üstüne yayın yasağı getirdiler.
İyi de nasıl yasak bu
Olayla ilgili adalet bakanı konuşuyor.
Amcanın tutuklanmasının tedbiren olduğunu söylüyor.
Öldürme ve hürriyetten yoksun bırakma şüphesi olduğunu dile getiriyor.
Bunlar ve başka ayrıntılar her yerde yayınlanıyor.
Peki kim yasağa tabi, bilmiyoruz.
Ya da bu yasak üzerinden başı yakılacak bir kurban mı aranıyor
CANIMI SIKAN ŞEYLER
Az olmuş müebbet isteseydinizBir sokak röportajındaki konuşması yüzünden 18 gün hapiste tutulan Dilruba Kayserilioğlu dün hakim karşısına çıktı
Savcılık iddianamesine göre Dilruba Kayserilioğlu için "Halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik ve aşağılama" suçu nedeniyle 4.5 yıl hapis istendi.
Şipşak yapılan tek duruşmada Dilruba Kayserilioğlu'na 7.5 ay hapis cezası verildi, hüküm geri bırakıldı.
Aslında suçu tanımlayan TCK maddelerine göre istenebilecek ceza bir yıldan üç yıla kadar, ancak suçun basın yoluyla işlendiğine kanaat getirilerek istenen ceza yarı yarıya artırılmış.
İyi de Dilruba Kayserilioğlu basın yoluyla suçu kendisi işlemedi ki, uzatılan bir kameraya konuştu, hepsi bu.
Konuşmada "halkı alenen tahrik ve aşağılama" ancak zorlama ile çıkarılabilir gibi geliyor bana.
Ancak görünen o ki asıl amacın böyle bir suçu cezalandırmak değil "sade vatandaşlarının iktidarı eleştiren konuşmalar yapmalarını engellemek" olduğu anlaşılıyor.
Madem öyle 4.5 yıl az olmuş.
Başka kelimeler üzerinde de yorumlar yapılarak müebbet hapis de isteyebilirlerdi.
Bu arada Dilruba Kayserilioğlu'nun duruşmaya üç gün kala ailesine ve avukatına hiç haber verilmeden gecenin bir vakti ıssız yerde bulunan cezaevinden tahliye edilmesinin nedeni de hâlâ anlaşılamadı.
Sanıyorum haber verilmesi halinde cezaevi önüne gelenlerin çok olacağından korkuldu.
Dilan Polat'ı törenle hapisten çıkaranlar sıra Dilruba Kayserilioğlu'na gelince onu gece karanlığında, ıssız bir yerde cebinde parası ve telefonu olmadığı halde salıverdiler.
Bİ SORALIM BAKALIM
O geminin İzmir'de ne işi varİsrail'i korumak için Akdeniz'e gönderilen USS Warp