ACAİP YAZILAR
Kim demiş "doğru tektir" diyeÇok kullandığımız sözlerdendir, "Akın yolu birdir" cümlesi.
Genellikle "rakip de olsa" aynı görüş bildirildiğinde kullanılır.
Çoğu kişi bunu "Doğru tektir tabii" diye algılar.
Oysa doğru gerçekten bir tane midir
Farklı yerlerden bakarsanız, farklı yöntemler kullanırsanız doğru bırakın birden fazla olmayı, çok sayıda da olabilir.
Aşağıdaki öykü aslında yeni değil.
Ancak ne zaman okusam aynı keyfi alıyorum.
Bu nedenle size de sunmak istedim.
Öykünün kahramanının adını son cümlede göreceksiniz;
Başlayalım o zaman;
1964 yılında ABD'de bir öğretmen dergisinde Alexander Calandra imzalı bir yazı yayımlanır:
Bir fizik hocası ile öğrencisi sınav sorusuna verilen cevap hakkında anlaşmazlığa düşerler ve tecrübeli öğretmen Calandra'nın hakemliğine başvururlar.
Soru şöyledir:
"Bir binanın yüksekliğini bir barometrenin yardımı ile nasıl bulursunuz"
Öğrenci de bu soruya cevaben "Barometreye bir ip bağlar, binanın çatısından aşağı sarkıtır ve barometrenin yere değdiği noktada ipi ölçerim" yazar.
Tabii ki öğretmenin beklediği yanıt bu olmasa da binanın yüksekliğinin bu yöntemle ölçülebilirliği de ortadadır.
Calandra tartışmayı uzatmamak için öğrenciden hemen o anda bu soruyu başka bir yanıt ile cevaplamasını ister.
Öğrenci bu kez:
"Ama bir tek yanıt yok ki, pek çok yöntem var" diye cevap verir.
Calandra "Peki" der. "Düşünebildiğin kadar yanıt ver o zaman. Ama mümkünse cevapların en az birinden fizik çalışmış olduğunu anlayalım."
Öğrencinin ilk cevabı şöyle olur: "Barometreyi çatıdan aşağı bırakırsınız ve bir kronometre ile kaç salisede yere çarptığını hesaplayıp x12 x g x t2 formülü ile yüksekliği bulursunuz."
Beklenen cevap bu olmasa da cevap fizik bilgisi içermektedir.
Öğrenci cevaplarını sıralamayı sürdürür: "Güneşli bir günde barometreyi dik tutup gölgesini ölçersiniz ve sonra da binanın gölgesini ölçüp orantıyı barometrenin yüksekliği ile çarparsınız."
Bu cevap da doğrudur.
Öğrencinin üçüncü cevabı da şu olur: "Merdivenleri çıkarken duvar boyunca barometrenin yüksekliğini defalarca işaretleyerek çıkar ve işaret sayısı ile barometrenin yüksekliğini çarparsınız."
Bu da doğrudur elbette ama dördüncü cevap öğretmenlerin küçük dillerini yutmalarına neden olur.
Çünkü yanıttan, öğrencinin fiziği çok iyi bildiği anlaşılmaktadır.
"Küçük bir ipe bağladığınız barometreyi önce yerde sonra da çatıda sallar; ipin uzunluğu ve sallanma periyodları arasındaki farklarla Newton'un g katsayısını hesaplar iki g katsayısı arasındaki farktan, binanın yüksekliğini hesaplayabileceğiniz oranı bulursunuz."
Söylenecek bir şey kalmamıştır. Öğrencinin sınıfı geçtiği açıktır.
Öğrenci yarattığı etki ile gülümser ve der ki: "Ama bence yapılacak en doğru şey; kapıcıya gidip barometreyi hediye edip karşılığında binanın yüksekliğini söylemesini istemekten ibarettir..."
Hep beraber gülmeye başladılar.
Calandra hayranlıkla sorar öğrenciye:
"Peki, öğretmeninin senden beklediği cevabı da biliyor musun"
Öğrenci alaylı bakışlarla cevap verir: "Evet, çatıda ve yerde hava basıncını ölçerek, aradaki farktan hesaplamamız gerekiyor yazmamı bekliyordu."
Calandra merakla şu soruyu sorar: "Peki madem istenilen cevabı biliyordun, neden yazmadın "
Öğrenci omuzlarını silkerek şöyle der: "Çünkü dar kafalılıktan bıktım..."
Yaşamı tek bilinmeyenli bir denklem gibi ele almak, altı boş kulağa hoş sloganlarla konuşup, zamana göre kendini geliştirmeyen, saplantı slogan hükümlere göre yaşamak ve mevzi alıp dayatmaya çalışmak kolaycılığı hiç kimseyi ve de toplumları bir yere götürmez.
Yaşamdaki soruların pek çoğunun tek bir cevabı yoktur...
Öğrenci kim miydi
Niels David Bohr..
Nobel ödüllü Danimarkalı fizikçi...
CANIMI SIKAN ŞEYLER
Müzekart'ı olandan 20 lira para kazanmasınız olmaz mıBeylerbeyi Sarayı'nın çok güzel bir bahçesi vardır.
Sarayı gezmeye gelenler bu bahçeden yararlanabilir. Bir de sadece bahçeye girip orada oturmak, kafeteryasından yararlanmak isteyenlerden, sadece bahçe için ayrı bir giriş parası alınır. Yani bahçeye giren saraya giremez.
Müzekart'ı olanlar ise bahçeye ücretsiz girerdi.
Bu Müzekart'ta garip bir uygulama var. Müzekart sahipleri bir müzeye yılda ancak iki kez gidebiliyor.
Yani örneğin Kuşadası'nda oturuyorsunuz... Müzekart'ınız var, geleniniz gideniniz oluyor. Onları Efes Harabeleri'ne götürürseniz bir yıl içinde ancak 2 kez Müzekart'ınızı kullanabiliyorsunuz.
Açıkçası saçma bir uygulama. Sadece misafir götürmek için değil, bir kişi çok beğendiği bir müzeyi ya da oradaki bir objeyi görebilmek için her ay aynı müzeye gidebilir, bu engel niye
Beylerbeyi Sarayı'nda daha da saçma bir karar alınmış.
Müzekart sahipleri bahçeye girerken de kartını gösterip girebiliyordu.
Şimdi aynı kural burada da uygulanmaya başlamış.