KAFAMI BOZAN ŞEYLER
Hatay sanki gitti gidecekDepremin en ağır hasar ve acı yarattığı yerlerden Hatay bir yandan yaralarını sarmak için çabalarken diğer yanan da Suriyeli işgalinin de şokunu yaşıyor.
Depremle birlikte Hatay ilinin başta Antakya olmak üzere birçok ilçesinden başka yerlere göçen halkın yerini fazlasıyla Suriyeliler doldurmuş durumda.
Antakya'da uzun yıllar öncesine dayanan pek çok dostum arkadaşım var, çoğu mecburen yerlerini bırakıp gittiler ama orada kalanların içi kan ağlıyor.
Suriyeli işgali karşısında hiçbir şey yapamayanlar adeta kendi yurtlarında azınlıkta kalmışlar gibi hissediyorlar.
Örneğin Antakya'da görevli sağlık çalışanının şu feryadını okur musunuz
"Arapça öğrenmemiz konusunda sürekli bir baskı görüyoruz. Gelen Suriyeli hastalar bize tepki gösteriyor Arapça bilmediğimiz için. Bir de Suriyeli doktorlarımız var. Onlar da bizi hor görüyor. Her 10 doğumun 8'i Suriyeli. Erkeklerin 4-5 tane eşleri var. 13 yaşında kız çocukları hamile."
Hemşire olan sağlık görevlisi "Kimse bilmiyor burada yaşananları. Daha dün bir adamın 26'ıncı çocuğunun doğumunu yaptırdım ve 4 eşi var. Ben, bunlara dur densin istiyorum, lütfen..."
Hatay'dan gelen mesajlar gerçekten korkunç.
Birkaçını sıralayayım;
Belediye Başkanı Suriyeli doğumlarını gündeme getirdi diye soruşturma geçiriyor.
Hatay'a Suriyelileri profesyonel bir nizamla yerleştirenler sessizliğini koruyor.
Hatay ile ilgili Suriye'de ciddi propagandalar yapılıyor. Sosyal medya hesaplarından "Hatay'ı alacağız" diye Türkçe paylaşımlar yapılırken, binlerce beğeni geliyor.
Suriyeli artışı aşırı fazlalaştı duvarlarda, parklarda Arapça "Hatay bizim" yazıları yazılıyor.
Parklarda bulunan sözde sığınmacı "erkek"ler kilim serip bebeğini, çocuğunu oynatan Türk anneleri izliyor. Yaşamakta olduğum mahallenin parkına artık Türk gelemiyor.
Yolda bir Suriyeli kadının yanında 4 -5 bebek kesinlikle bulunuyor.
Hastanelerde Suriyeli sayısı o kadar yoğun ki sürekli kavga çıkıyor.
Genç Suriyeli erkekler bellerinde silah, bıçak, satır, vb. şeylerle gezmekten ve taşımaktan çekinmiyor, parklarda bunları çıkarıp pozlar veriyorlar.
Azınlık biziz Hatay'da, biz Türkler kendi vatanımızda, şehrimizde azınlık kaldık.
Annem 70 yaşında Suriyelilere tercümanlık yapıyor; "Buralar bizim, en sonunda siz gideceksiniz" diyorlar.
Köy evimiz tam sınırda. Kocaman bir duvar var üstü dikenli telli. 3 ay önce bir daha tel duvar çektiler ortada bizi koruyan asker kulübeleri var, 50 metrede bir kulübe var bütün bunlara rağmen mülteciler akın akın geçiyor.
Gelenlerin çoğu erkek. Adam başı 1.000 dolar alıyor kaçakçılar. Bu işi yapanlar tam bir vatan haini.
Şehrimiz göz göre göre elden gidiyor.
Yabancılaşma o kadar hızlı tesir ediyor ki bazı ticarethanelerde, sokaklarda Türkçe'ye rastlayamıyorsunuz.
Kriz sandığımızın ötesinde. Hatay'ı savaşmadan kaybediyoruz.
CANIMI SIKAN ŞEYLER
Düzelen (!) ekonominin sonucu, konkordato ilan eden edeneNeredeyse artık her gün ekonomi haberlerinde konkordato ilan eden şirket haberi görüyoruz.
Bir maliyeci dostuma sordum konkordatonun ne olduğunu.
"Çok basit benzetme yapayım" dedi "Konkordato iflastan önceki son duraktır."
Şirketler vadesi gelen borçlarını ödeyemiyorsa ve yakın bir gelecekte ödeme şansı da göremiyorsa konkordato ilan edebiliyor.
Böylelikle borçlu ile alacaklı arasında borçların yapılandırabilmesi olanağı doğuyor.
Elbette konkordato ilanı mahkeme kararıyla oluyor ve şirkete atanan kayyum borçların yapılandırılmasını kontrol ediyor.
Merak edip konkordato takip listesine de baktım.
Buna göre bu yılın ilk yarısında kapanan şirket sayısı geçen yıla oranla yüzde 25.8 artmış.
Konkordato ilanlarının ise geçen yıla oranla yüzde 50-55 artış olduğu görülüyor.
2023 yılında toplam 1516 şirket konkordato talep ederken, 2024'ün ilk yedi ayında ise bu rakam 1554'ye yükselmiş.
Tabii her konkordato talebi mahkeme tarafından kabul edilmiyor.
Bu yılın ilk 7 ayında başvuran şirketlerden 500'den fazlasının bu talebi kabul edilmiş.
Tablolardan anlaşıldığı kadarıyla konkordatodan en çok etkilenen sektörlerin başında ise inşaat sektörü geliyor.
Peki bu kadar çok sayıda şirket neden konkordato ilan ediyor.
Yüksek maliyet, enflasyonla birleşince satışlar düşüyor, borçlar yükseliyor ve ödenemez hale geliyor.
Ekonomi çok iyi yolda ya.
MERAK ETTİĞİM ŞEYLER
Dilan Polat'ın arabaları ne olacakSavcılar hazırladıkları iddianamede Dilan Polat için tam 40 yıl hapis istemişlerdi.
Neler yok ki iddianamede;
Suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama.
Yasa dışı bahis.
Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak.
Suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmak.
Ama ne oldu, Dilan Polat serbest bırakıldı.
Artık tutuksuz yargılanacak.
İyi de isnat edilen suçlamalarda bir eksilme var mı Bildiğimiz kadarıyla yok, suçlamalar aynı, istenen ceza aynı ama Dilan Polat tutuksuz yargılanacak.
Avukatları Polat çifti için MASAK raporuna dayanarak tahliye talep etmişlerdi.
Dilan Polat serbest kaldı, kocası Engin Polat tutuklu.
Niye
MASAK raporu bu ünlü çiftin kara para aklama, yasa dışı bahis, haksız kazanç gibi suçları işlemediğini belirtiyordu.
Polat çifti hapse girdikten sonra tüm lüks araçlarına, mallarına ve paralarına el konulmuştu.
Şimdi bu arabalar, mallar ve paralar iade edilecek mi
NOT: Bu yazıyı neden yazdım, Polatları savunmak mı istiyorum Hayır, zaten hukuken konuyu bilmem olanaksız. Ancak sırf iktidarı eleştirdi diye yasada tutuklama olmamasına rağmen Dilruba K. hâlâ hapiste tutulurken yargının ne hale geldiğini bu örnekle göstermek istedim. 40 yıl hapis istenirken gelen tahliye kararı herhalde sadece benim vicdanımı sızlatmıyordur değil mi
ÖNERİ