Hani aç-sefil diye bir şey yoktu

ŞAŞIRDIM Hani aç-sefil diye bir şey yoktu Hep söylediğim bir şey yine gerçekleşti. Erdoğan tartışma yaratan ve daha önce söyledikleriyle taban tabana çelişen birçok açıklamasını önünde prompter olmadan yaptı. Bir hitabet ustası olan Erdoğan önceden hazırlanmış metinleri çok iyi okuyor. 10 yıl öncesine kadar önünde kağıt olmadan ya da promtera bakmadan da çok güçlü konuşmalar yapıyordu. Ancak son yıllarda promptersiz konuşmalarda hep hatalar yapmaya başladı. Örneğin özellikle tarihi ve ekonomik konularda yaptığı hatalar hep irticalen konuşurken yaşandı, Abdülhamit'i bir isyan ile tahttan indirip idam ettirdi örneğin. Böyle yanlış bir bilginin prompterda olması mümkün değil, irticalen söyledi bunu. Ya da yine Abdülhamit'in hiç toprak kaybetmediğini de yazılı metnin dışına çıktığında söyledi. Daha sayısız örnek var, geçenlerde Yılmaz Özdil onlarca örneği sunmuştu yazısında. AKP genel başkanı özellikle ekonomik konularda başarısızlığı asla kabullenmiyor. Ülkenin çok iyi yönetildiğine, halkın şu sıralar biraz sıkıntı çekmekle birlikte kısa süre sonra feraha çıkacağına, enflasyonun ineceğine, faizin ve dövizin de düşeceğine inanıyor. Hele fakirlikten söz ederseniz çok öfkeleniyor. Aç ve açıkta kalan ise Erdoğan'a göre hiç yok. Karnı her nasıl olursa olsun, doyan birinin asla aç olmayacağını savunuyor. Tabii sosyal devlet nedir, neler yapmalı, her yurttaşın hangi hakları var gibi konular o anda Erdoğan'ı hiç ilgilendirmiyor. 27 Mayıs günü yine çok öfkelenmişti yoksulluktan söz edilmesine. Şöyle demişti: "Birileri çıkıp aç kaldık diyor, vicdansızlık yapma ne aç kalması. Aç kalan filan yok yeter ki bu noktada dürüst ol, samimi ol. Sürekli olarak yapmış olduğumuz zamlarla, parasal düzenlemelerle vatandaşın imkanlarını nereden nereye getirdiğimiz ortada." Gelgelelim bundan sadece dört gün sonra Dünya Tütünsüz Günü için düzenlenen gençlik buluşmasına katılan Erdoğan çok şaşırtıcı bir açıklama yaptı. Sigara ve alkolde vergiyi artırdıklarını belirten Erdoğan, "Hem suluda hem de sigarada arttırıyoruz. Hayret; aç, sefil geziyor ama onu almaktan geri durmuyor; rakıyı, birayı almaktan geri durmuyor. 'Yeter ki alayım' diyor" dedi. Nasıl yani Hani aç sefil yoktu, bunlar uydurmaydı Sıra içkiye gelince mi açlık ve sefalet akla geldi acaba. Ama açık söyleyeyim, Erdoğan bunu içki içenleri aşağılamak için söyledi gibi geliyor bana. "Hem açlık sefalet edebiyatı yapıyorlar hem de pahalı olmasına rağmen ille de içki içiyorlar" demek istedi. Ancak önünde promter olmayınca muhtemelen biraz da gerçeği bildiği, yani açlık ve sefaletten haberi olduğu için cümle bu şekilde çıktı ağzından. BUNU YAZMAK GEREK Saray yazarlarının soran, sorgulayan, eleştiren gazetecileri anlamaları mümkün değildir Son günlerde saray medyasının hedefindeki isim oldum. Ancak bu kez linç kampanyası yapmıyorlar, akıllarınca beni övmeye çalışıyorlar. Muhalefet partilerine ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı'na yönelttiğim bazı eleştirilerden yola çıkarak "İşte kendi yandaşları da itiraf ediyor" başlıkları atarak muhale afet aleyhine propaganda yapmaya kalkıyorlar. Bu tür zevzekliklere fazla prim vermemekle birlikte son iki günde artan yayınlara cevap olması amacıyla aşağıdaki üç tweeti paylaştım izleyenlerimle. Aynı şekilde dünkü YouTube sohbetimde de bunları okudum, Facebook sayfamda da yayınlandı. Tweette görememiş olanlar için buraya da yazıyorum. Biat etmiş zavallılar, bizim aynı görüşte olduğumuz kişileri eleştirmemizi elbette anlamazlar. Kendi yapamadıklarını görünce de mal bulmuş gibi üzerine atlayıp "Bakın kendi adamları da eleştiriyor" diye sevinç içinde yaygara koparırlar. Oysa demokrasiye, hukukun üstünlüğüne inanmış, hak ve özgürlüklere sonuna kadar saygılı olan bizler kendi görüşümüzdeki insanları yıkmak, yaralamak için değil daha iyi, daha güzel, daha mükemmele ulaşabilmek için eleştiririz. Bir söz de aynı görüşte olduğumuzu düşündüğüm insanlara söylemek isterim. Her eleştiriden sonra "Eyvah bize gelen oyları yine kaybettik, siz AKP'ye çalışıyorsunuz, satılmışsınız" demek vicdansızlıktır. Onca yılın emeğine saygısızlıktır. Bunları belirtmek istedim. ŞAKA GİBİ Tuhaf olaylara yandaşlardan akıllara seza yorumlar yapıldı Tam 40 yılı aşkın meslek yaşamımda gün ortasında, sokakta, herkesin gözü önünde cinsel ilişkiye girildiğini hiç görmemiştim. Ama oldu. İstanbul Bebek sahilinde böyle bir şey yaşandı. Aynı dakikalarda aynı yerin bir başka köşesinde ise bir adam bir bankın üzerinde çırılçıplak yatıyordu. Tuhaf işler bunlar. Bir de deli işi tabii. Ama saray yandaşlarından daha da garip yorumlar geldi. Bir tanesi "Suriye operasyonunu durdurmak için yapıyorlar" bunları dedi. Bir başkası "Eğer bunları idam etmezsek ahlaksızlık daha da büyüyecek" diye buyurdu. Nedense son zamanlarda bir "çıplaklık, ahlaka aykırı giyinme, sokak ortasında öpüşme" falan gibi konular sıkça atılıyor ortaya. Diğer yandan da sözde ahlaksızlığı önlemek için "çıplak" dedikleri insanlara saldırı ya da tacizler oluyor. Adım adım Afganistan gibi mi yapılmak isteniyoruz ne SORDUM ÖĞRENDİM Boğaz Köprüsü'ne bayrak asmanın