Ey ümmetçi kardeşim gözünü aç

SOSYAL MEDYA

Ey ümmetçi kardeşim gözünü aç

Yazıyı sosyal medyada gördüm.

Albayım isimli bir hesapta yayınlanmış.

Bana çok ilginç ve önemli geldi.

Sizle de paylaşmak istedim.

Yazı şöyle;

Kıt aklınca bana yazan ümmetçi kardeşim dinle bak, sana ne diyeceğim!

Üniversite lisans ve mastırımı belirtmeyeceğim, haftada 2 kitap bitirdiğimi, günlük 10 tane gazete, dergi takip ettiğimi ve en az 20 yazarın köşe yazılarını okuduğumu, 50 ülke gezdiğimi, 3 dil bildiğimi, 4 kitap yazdığımı, saz çaldığımı söylemeyeceğim.

'Cahilsin' diyorum alınıyorsun, yeterince 'okumamış ve araştırmamışsın' diyorum kabul etmiyorsun, 'görmemişsin ve yaşamamışsın' diyorum güceniyorsun...

Cahil olmana değil, cahillikte diretmene kızıyorum. Yine de seni doğrudan doğruya suçlamıyorum, sen ve senin gibi saf insanları, iyi niyetli arkadaşları ve Türk halkını hususi cahil bırakanları, karanlığa sürükleyenleri ve sonrasında amaçları doğrultusunda bir maşa gibi kullananları lanetliyorum.

Şu an RiyadSuudi Arabistan, uluslararası iş dünyası ve yatırım ajansları toplantısındayım. Biliyorum, sen kutsal toprak dediğin buraları hiç görmedin, belki umre ve hacca gidenlerden dinlemişsindir.

Dünyanın tüm Arap ülkelerini dolaştım, her seviyede Araplar ile tanıştım, mevcut dini yapı ve inanç sistemlerini inceledim, kültür ve hayat şartlarını görerek ve yaşayarak öğrendim.

Vardığım sonuç; her ne arayacaksan kendinde aramalı, her ne istiyorsan özünde bulmalısın.

Kim ki; Arabın şahsına, Arabın diline, Arabın kültürüne, Arabın giyim ve yaşam biçimine kutsiyet atfediyorsa, bil ki ya cahildir, kandırılmıştır, ya menfaat karşılığı satılmıştır.

Dikkat buyur; din demiyorum, din ortak bir kavramdır ve genel olarak Türkler de Müslümandır. (Kaldı ki Müslüman olmayan Türkler ve Türk boyları kardeşlerimiz de vardır, hepsine sevgimiz ve saygımız sonsuzdur.) Müslüman olup da Arap veya Türk olmayan farklı milletler ve ülkeler de mevcuttur.

Bu durumda, İslam dini; hiç bir ülkenin, milletin, hiç bir cemaat ve grubun tekelinde değildir.

Arap iyi Müslüman da, Türk kötü Müslüman mı Bu hayranlık, sempatizanlık, özentilik neden

Dünyadaki tüm Müslüman milletler, Arap gibi giymek, Arap gibi yemek, Arap gibi konuşmak, Arap gibi okumak, Arap gibi yaşamak zorunda mıdır Kaynak nedir Ölçü nedir Doğru nedir

Kaynak "Kur'an" dediğini duyuyorum. Ama kaynağı da iyi okumuyorsun, okusan da anlamıyorsun, kelimelerin manasını bilmiyorsun.

Kaynağın da anlayacağın dilde, Türkçe olarak okunmasını, duaların Türkçe edilmesini istemiyorsun. Çünkü sana öyle diyorlar, öyle öğretiyorlar, öyle aşılıyorlar.

Hiç sordun mu, araştırdın mı Diğer dinler ve kitaplar nasıl

Mesela İncil neden öyle değil. Avrupa ülkelerini gezince göreceksin ki, her ülke kendi dilinde dualarını okuyor, ibadetini yapıyor.

Ortodokslar mesela, Rusya, Ukrayna, Gürcistan, Yunanistan vs. hepsini gezdim, kiliselerine gittim, din adamlarıyla konuştum, gördüm ki hepsi kendi dillerinde, kendi kültürlerinde inançlarını harmanlayarak dinlerini yaşıyorlar.

Ayrıca... Müslüman ülkelerde Arap kültürünü hakim kılmak için yıllık ne kadar bütçe ve finansal kaynak ayrıldığını biliyor musun

İsimleri ve faaliyet alanları farklı görünse de ortak amaç ve zihniyetleri "Arabizm" olan dernek, cemiyet, parti, vakıf, cemaat, tarikat vs. yapıların, sadece bayramdan bayrama topladıkları kurban derileriyle mi giderlerini karşıladıklarını sanıyorsun

Bir tek bağışlarla mı geçiniyorlar Yalnız aidatlarla mı ayakta duruyorlar Kimler destekliyor Hangi Arap ülkelerinin diasporası var bu oluşumların arkasında Harcanan bu devasa sermaye, nasıl geri dönüştürülüyor

Sen daha neyin orucu bozup-bozmadığını öğrenemedin ki, bunları nerden bileceksin Günde 10 bin defa tesbih çekmeyi, 20 bin defa tekbir getirmeyi ders mi, ilim mi sanıyorsun

Demem o ki ümmetçi kardeşim, aklını kullan, hipnoz olma, kimseye biat etme, gözlerini aç! Din kullanılarak dünya geneline yayılan Arap emperyalizmini gör, Selefi Arapçılığı fark et !..

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Piyasa sadece borsa değildir

Yandaş medyada ekonominin kötü gidişi ile ilgili bir haber bulamazsınız.

Enflasyon rakamları açıklandığında bu medya hiç üstüne alınmaz, kimi haberi hiç yayınlamaz, yayınlayan da sanki sıradan bir olaymış gibi "TÜİK son verileri açıkladı" gibi başlıklar kullanır.

Dövizdeki artışları da bu medyada göremezsiniz, hemen her gün tarihi bir rekor kıran dolar ve Euro haberleri neredeyse hiç yer almaz.

Ancak buna karşılık pembe tablo haberleri yandaş medyanın sayfa ve ekranlarını doldurur.

Geçen hafta hemen bütün yandaş medyada "Piyasaların artık umutlu olduğu, yeni kararların heyecan yarattığı ve yurtdışından para akışının başladığı" haberleri vardı.

Ancak haberlerden anlaşıldığı kadarıyla canlanan piyasa dedikleri şey borsanın yukarı seyir izlemesi.

Neymiş, son günlerde yabancı yatırımcılar borsaya geliyormuş.

İyi de borsa demek tüm piyasa demek değil.

Borsaya elbette para gelir, yabancı yatırımcı kâr gördüğü an balıklama atlar.

Bu gelen para, para olarak işlem görür ve kârıyla birlikte geri gider.

Yatırıma, istihdama bir katkısı olmaz genellikle.

Peki gerçek anlamda para geliyor mu Türkiye'ye

Henüz böyle bir ışık yok.

SORDUM ÖĞRENDİM

İsveç olayında nasıl aşağılandık

İktidar başta Erdoğan olmak üzere İsveç'in NATO'ya kabulü konusunda uzun süre sanki "sert bir direnç" gösteriyormuş gibi davrandı.

Oysa vetonun olmayacağını akıllı fikirli herkes başından beri biliyordu.

Nitekim sert açıklamalara rağmen Amerika "Yetti atık" diye bastırınca önce Meclis onayı hızla yapıldı, Erdoğan da kararı jet hızıyla imzaladı.

Onay süreci bittikten sonra eski Washington büyükelçilerimizden Namık Tan çok önemli bir tweet attı.

Şöyle diyordu;

İsveç'in NATO üyeliğini

- TBMM kararıyla,

- Cumhurbaşkanı onayıyla,

- Resmî Gazete'de yayınlamamız yeterli görülmediği için ABD Kongresi Cumhurbaşkanı imzasının ıslak imzalı aslını görmek ve emin olmak istedi.

Uçakla New York'a koşturulan imzalı belge Kongre'ye ulaşınca, F16 satışının önündeki engel kalktı

Türkiye'nin itibarı yerlerde sürünüyor. Resmi süreçlere bile güvenitibar kalmadı.

Daha fazla aşağılanmamız, horlanmamız mümkün olabilir mi

"Dünyaya ayar verirken", sürekli "ayar verilen ülke" haline düşmekten utanç duymuyor muyuz