Ekmeği bile kredi kartı ile alıyoruz artık

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Ekmeği bile kredi kartı ile alıyoruz artık

Kredi kartı artık hayatımızın değişmez araçlarından biri.

Nakit para taşımak yerine kredi kartı kullanmak çok daha kolay.

Gelişmiş ülkelerde kimsenin cebinde nakit para yoktur, her türlü harcamalarını kredi kartı ile yaparlar.

Bu ülkelerde insanların tüm parası bankada durur, harcamalarını yapar, dönem sonunda bu harcamalarının bedeli bankadaki hesaptan otomatik olarak karşılanır.

Bu ülkelerde kredi kartı batağı pek yoktur, kredi kartına taksit yoktur, asgari tutar ödeme yoktur, insanlar gelirlerine göre harcamalarını yapar ve sonra da öder. Çünkü gelirleriyle gerekli harcamalarını yapabilecek ekonomik güçtedirler.

Yani kredi kartı, ekonomisi düzgün olan ülkelerde çok gerekli ve yararlı bir araçtır.

Türkiye'de ise milyonlarca kişi kredi kartını yaşamını sürdürebilmek günlük ihtiyaçlarını karşılamak için kullanıyor.

Çoğunun bankada parası bile yok, maaşı yattığında ya da bir gelir elde ettiğinde kredi kartı borcunu kapatmaya çalışıyor milyonlarca kişi.

Yani asla parasal olarak güvende değil.

Böyle olunca herkes bütün harcamalarını borçlanarak yapmak zorunda kalıyor.

Hesap günü geldiğinde asgari tutarı ödeyerek hiç olmazsa yüksek faizden kurtulmaya çalışıyor.

Hatta öyle ki birçok kişi değişik bankalardan aldıkları kredi kartlarını sırayla kullanıp, birinin limiti dolduğunda asgari tutarı ödeyip diğer karta geçiyor, böylece bir kısır döngünün içine giriyor.

En sonunda eğer varsa elindeki bir varlığı satıp borçlarını kapatıyor ve tekrar en başa dönüp sistemi sürdürmeye çalışıyor.

Bütün bunların sebebi ülke yönetiminin ekonomiyi bilmemesi, yanlış kararlar alarak enflasyonu zıplatması, Türk lirasının değerini yerle bir etmeleri ve satın alma gücünü düşürmeleri yüzünden oluyor.

Bu konuya değinirken Edirneli bir okurumun mesajı yüreğimi acıttı.

Okurum şöyle yazmış;

"Değerli Can Bey, sabah markete girdim, arkamda 17 yaşında bir kız elinde sadece bir ekmek var; sıramı verirken düşündüm '50 metre ilerideki fırından tazecik ekmek almak varken niye markete girer ki bu insanlar' diye.

Sebebini bu kızımız kredi kartı uzatınca anladım. Kız çıkınca kasiyerdeki bayana sordum 'Abi, evet bir ekmek almak için dahi nakit olmayınca bizden alıyorlar. Hele öğrenciler' dedi."

O kızın cebinde nakit parası yok, fırına gittiğinde ekmek için nakit ödemek zorunda, mecburen markete geliyor ki hiç olmazsa kredi kartıyla bir ekmek alabilsin.

Türkiye'yi işte bu hale düşürdüler.

Ama sorarsanız Türkiye uçuyor, dünyanın sayılı ülkelerinden biri oldu, dünya bizi kıskanıyor.

BUNU YAZMAK GEREK

Hatay'a para yok ama birçok ülkede cami yapımına var

AKP Genel Başkanı Erdoğan'ın Hatay'da kullandığı cümle sanıyorum hafızalardan hiç silinmeyecek.

Silinmemeli de zaten.

Çünkü o cümle bu iktidarın 22 yıllık dönemindeki mantığının en özlü biçimde dile getirilmiş halidir.

Erdoğan hiçbir demokratik ülkede bir liderin asla söylemeyi düşünmeyeceği, içinden geçirse bile dile getirmeye asla cesaret edemeyeceği bir zihniyeti açıkladı.

Söylediği sözün anlamı şudur; "Bir belediye başkanı bizden değilse o yere hizmet gitmez."

Aslına bakarsanız bunun böyle olduğunu yıllardır biliyoruz ama ilk kez ve bu açıklıkta söylendi bu söz.

Böylelikle tüm halka "Bizi seçin, şu an iktidardayız, eğer bizden birini seçmezseniz avucunuzu yalarsınız" korkutması yapılıyor.

Sırf Hatay belediye başkanı kendilerinden olmadığı için bu ile yeterli desteği vermeyen iktidar dünyanın çeşitli ülkelerinde cami yapımı için para buluyor ama.

Kısa bir tarama ile bulduğum bazı yurt dışı cami yapımları için harcanan paralara bakalım şimdi;

Bişkek: 35 milyon dolar.

Köln: 45 milyon dolar.

Tiran: 56 milyon dolar.

Moskova: 170 milyon dolar.

Lefkoşa: 30 milyon dolar.

Cibuti: 12,6 milyon dolar

Toplam: 348 milyon 600 bin dolar.

Yani yaklaşık 10 milyar lira sadece yurtdışındaki cami yapımları için harcanmış.

Peki Türkiye'nin dünya ülkelerine cami yapma görevi ve zorunluluğu var mı

Sadece cami de değil, Türkiye ile hiç ilgisi olmayan ülkelerin vatandaşlarına yapılan harcamalar da anormal.

Örneğin Erdoğan "Afgan ekonomisini kalkındırmak zorundayız" demişti.

Hulusi Akar, 9 milyon Suriyeliye baktığımızı söylemişti.

Ukraynalı çiftçileri kalkındırmak için mali destek yaptığımız açıklanmıştı.

AFAD Suriye'de 284 farklı noktada 100.000 ev yapmıştı.

Bütün bunların toplamı da 100 milyar lirayı buluyor.

Ama Hatay'a para yok çünkü "bizden değil."

Bİ SORALIM BAKALIM

İsveç'in 38 milyon dolar ödediği uzay turuna biz niye 55 milyon dolar ödedik

Uzaya giden ilk insanımız Alper Gezeravcı gecikmeli olarak dünyaya ve nihayet Türkiye'ye döndü.

Gezeravcı döner dönmez Erdoğan tarafından Türkiye Uzay Ajansı yönetim kuruluna üye olarak atandı, şimdi de yurt gezisine çıkarak uzay izlenimlerini anlatacak.

Bir Türk'ün ilk kez uzaya gitmesi elbette önemli bir olay, yeter ki bu gezinin bilimsel sonuçları da iyi değerlendirilsin ve Türkiye'deki teknolojik gelişmelere bir katkısı olsun.

Gezeravcı'nın bu gezisi tam 55 milyon dolara yani yaklaşık 1 milyar 650 milyon liraya mal oldu.

Gezinin sonuçları buna değecek mi bilemiyoruz henüz.

Ancak dün bir İsveç internet sitesinde gördüğüm habere çok şaşırdım.

Bizim gibi İsveç de uzaya ilk insanını göndermiş.

İsveç Uzay Ajansı Gezeravcı ile 20 gün boyunca uzayda kalan Marcus Wandt için 38 milyon dolar ödemiş.

İsveç Uzay Ajansı Genel Müdürü Anna Rathsman, "Aslında bunu son dakika bileti gibi aldık diyebiliriz. Bu kulağa çok büyük bir para gibi geliyor ve çok büyük bir para, ancak bunu diğer birçok şeyle ve elde ettiğimiz şeylerle karşılaştırırsanız bence buna değer"