Değişik bir "kral çıplak" hikayesi

HOŞUMA GİDEN ŞEYLER Değişik bir "kral çıplak" hikayesi aman zaman çok beğendiğim yazılar okuyorum sosyal medya ortamında. Bunları köşemde de yayınlamak istiyorum çoğu kez. Kiminin yazarını buluyorum, işim kolaylaşıyor tabii, arayıp iznini istiyorum. Bazılarının ise yazarını bulmak mümkün olmuyor. Google aramasına hayli gerilere kadar gidiyorum gitmesine yine de asıl kaynağa ulaşamıyorum. Bunun nedeni, bir yazıyı ilk kez sosyal medyada paylaşanların kaynak belirtmemesi oluyor. Nedense böyle bir huy var pek çok kişide, Altına "alıntıdır" diye yazınca sorumluluktan kurtulduklarını düşünüyorlar. Geçenlere beğendiğim bir yazının yazarını bulmuş sonra da bu sayfada paylaşmıştım. Bir hafta sonra bir baktım, benim köşedeki bu yazı sosyal medyada "alıntıdır" ibaresi ile dolaşıyor. Bugün sizlerle paylaşmak istediğim yazının da kaynağına ulaşamadım. Ama sosyal medyada birçok grupta paylaşılmış. Üstünde fazla yorum yapmadan sizlerle de paylaşmak istiyorum. Bilemiyorum herkes nasıl bir benzetme yapar, nasıl yorumlar, nasıl bir duygu içinde okur; Başlayalım o halde; Bir zamanlar; Çin'de bir adam o kadar aç ve bitkin düşmüştü ki, dayanamayıp bir armut çaldı. Adamı yakalayıp cezalandırılmak üzere imparatorun karşısına çıkardılar. Hırsız, imparatoru görünce ona şöyle dedi; "Değerli efendim, çok açtım, dayanamadım çaldım ve yedim. Beni affetmeniz için yalvarıyorum. Eğer affedersiniz size paha biçilemez bir armağanım olacak..." İmparator dudak büker; "Senin gibi birinde paha biçilemez ne olabilir ki" Hırsız, avucunun içindeki armut çekirdeğini uzatır ve; "Bu çekirdeği ekerseniz bir gün içinde altın meyveler veren bir ağacın yeşerdiğini göreceksiniz..." İmparator kahkaha atarak; "Ek o zaman, altın meyveleri görünce affederim seni" dedi. Yoksul adam şunu söyledi; "Haşmetlim bu tohumu ben ekemem çünkü ben bir hırsızım... Bu tohumu ancak, ömründe hiç çalmamış, başkalarına hiç haksızlık yapmamış, yalan söylememiş biri ekebilir. Tohum o zaman gücünü gösterir, aksi takdirde onu ekeni zehirler, tarif edilemez acılarla öldürür. Sultanım, bu tohumu ancak siz ekebilirsiniz..." İmparator irkildi, suratını astı, bir süre düşündü, sonra hırçın bir sesle; "Ben imparatorum, bahçıvan değil, o tohumu başbakana ver eksin de altın meyveleri görelim" dedi.. Yoksul adam, tohumu başbakana uzatınca başbakan telaşe içerisinde imparatora dönüp itiraz etti. "Ben ekim biçim işlerinde çok beceriksizim efendim, sihirli tohumu ziyan ederim. Bence bu tohumu hazinedarbaşı eksin..." Hazinedarbaşı da hemen bir bahane buldu ve bu görevi başkasına devretti. Bir bir orada bulunan herkes sudan sebeplerle tohum ekme görevinden kaçındılar... Sonra imparator, doğan sessizliğin içerisinde bir süre düşündü. Başı önünde başbakana, hazinedara ve bütün görevlilere dik dik baktı ve; "Hadi bakalım bu hırsız bahçıvana tohumun nasıl altın meyve verdiğini hep birlikte gösterip sevindirelim" dedi. Cebinden bir altın çıkarıp yoksul adamın tutması için attı. Herkesin ceplerinden sessiz sedasız birer altın çıkarıp adama vermesini izledi... Sonra da gülerek; "Bas git buradan be adam, bugünlük bu ders hepimize yeter" dedi. Ortalığın toz duman olduğu şu günlerde tohumu ekecek temiz kimse var mı dersiniz ÇOK GÜLDÜM Yeni yılın ilk dört fıkrası Geldik 2022'nin ilk pazarına. Yeni umutlar, yeni heyecanlar sardı hepimizi. O halde yeni yıla gülerek, keyifle girmeliyiz ki dileklerimiz de yerini bulsun. İşte yeni yılın ilk fıkraları, üstelik 4 tane birden, Yıldırım Tuna bu yıl da bizlerle olacak. İstanbul'da restoran Bulunduğum sessiz kasabadan yıllar sonra tam da turizmin pik yaptığı bir yaz günü İstanbul'u gezmeye gittim, öğle vakti yıllar önce deneyip de yemeklerini çok beğendiğim tarihi restorana girip oturdum, mutlu bir şekilde etrafı seyrederken masalar arasında koşuşturan garson delikanlı ile bir ara göz göze geldik, "Biliyor musun.. Ben buraya tam beş yıl önce gelmiştim..." dedim gülümseyerek... "Abi görüyorsun sadece iki elim var, bir seferde anca bir masaya servis yapabiliyorum... Az daha bekle...!" dedi... Doktor n'apsın.. Doktor; adamı detaylı muayene etmiş, "Size bunu söylemek çok zor ve bu beni çok üzüyor" demiş, "Tam üç dakikanız var, sonra ölmek üzeresiniz!" diye eklemiş başını öne