Bıktık bu aracı tefeci edebiyatından

ANALİZ Bıktık bu aracı tefeci edebiyatından Yılladır dilimize yapışmış bir söylem var. "Efendim üreticiden çok ucuza çıkıyor ama gıda maddeleri evimize gelinceye kadar o kadar çok aracıdan tefeciden geçiyor ki..." Doğru mu Doğru tabii de tek neden bu değil. Üreticiden tüketiciye giden yolda büyük bir soygun var. Bu bilinmiyor mu Yeni değil hem de çok uzun yıllardır böyle olduğuna inanılmıyor mu Peki, bu kadar bilinen bir konuda neden hiçbir şey yapılmaz AKP 20 yıldır iktidarda, neden bu konuda tek bir adım bile atmadı Yoksa böyle olması işlerine mi geliyor. Hafta sonunda Semih Kalkanoğlu'nun gönderdiği mesajı okurken bunları düşündüm işte. Kalkanoğlu diyor ki; Adana'da, Antalya'da çiftçiden kilosu 2 liraya alınan 1 kilo kabak evimdeki soframa 25 liraya geliyor. Üreticiden kilosu 3 liraya alınan 1 kilo domates evimdeki soframa 15 liraya geliyor. Üreticiden kilosu 4 liraya alınan patlıcan, evimdeki soframa 35 liraya geliyor. İki yıl önce, semtimdeki pazaryerinde, kilosunu 23 liraya aldığımız İspir Fasulyesi bugün 50 liraya satılıyor. 20 yıl öncesine kadar dünyadaki en büyük mercimek üreticisi ülke Türkiye idi. Evlerde, lokantalarda en fazla pişirilip tüketilen çorba mercimek çorbası idi. Kanada, Türkiye'den mercimek tohumlarını aldı götürdü, üretti ve Türkiye dahil tüm dünyaya mercimek satıyor. Ve Türkiye'de bugün halk kilosu 30 liraya kırmızı mercimek alıyor. Daha 2 yıl öncesine kadar Trakya Baldosu pirincin 2.5 kiloluk paketini 20 liraya alıyorduk. Aynı marka Trakya Baldo pirincin bugünkü fiyatı 60 lira. Kabağı örnek ürün olarak elimize alalım: Antalya-İstanbul arası karayolu 700 kilometre. 10 ton yük taşıyan bir kamyon 100 kilometrede 30 litre mazot yakar. Yani Antalya-İstanbul arasında bu kamyon 210 litre mazot yakar. Bugün 1 litre mazot 22.80 TL olduğuna göre bu kamyon Antalya'dan İstanbul'a 4 bin 790 TL mazot yakarak gelir. Bu akaryakıt giderini 10 ton ürüne bölersek; bu ürünün kilosunun akaryakıt gideri 48 kuruş tutar. Bu üründe toplam nakliyat giderini (fazla fazla) kilo başına 2 TL alırsak kilo başına Antalya'da halde ödeme 1 TL İstanbul'da halde ödeme 1 TL almış olsak İstanbul'da halden bir kilo kabak için çıkış fiyatı 6 TL tutar. Pazar esnafı da kilo başına 1 TL kazanıyor olsa bu ürünün tüketicinin sofrasına azami kilo başına 7 TL'ye gelmesi gerekmez mi Peki, bu ürün neden tüketicinin sofrasına 25 TL'ye geliyor Var mı bunun yanıtını verecek birileri bu ülkede Ama aradaki "kaçakları" saymazsak, gerek kentlerin hallerinde bulunan kabzımallar, gerekse pazar yerlerinde tezgah açan tüm esnaf hayatından memnundur. Bu kesimin tümünün evleri, altlarında lüks arabaları vardır. Bu kesimlerin vergi konusunu da devlet çözsün (!) Semih Kalkanoğlu bunları belirttikten sonra gelişmiş ülkelerde bu kadar pahalılığın neden olmadığını da anlatıyor, yani çözüm önerisini de sunuyor: Tüm gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, çözüm: KOOPERATİFLEŞME. Üreticinin örgütlenmesi gerekiyor. CANIMI SIKAN ŞEYLER Doktorlar iyi, Türk Tabipleri Birliği kötü Eğer AKP genel başkanı bir kesimi hedef alıyor ve ağır sözler söylüyorsa, MHP genel başkanı hemen arkasından ille "daha ağır bir şey söyleme" ihtiyacı duyuyor. Üstelik Erdoğan gibi yapmıyor Bahçeli, söylediğinden geri adım da atmıyor. Gerçi artık çok ciddiye alınmıyor ama yine de iktidar ortağı bir partiden bu kadar sert çıkışlar toplumu germeye yetiyor. Bahçeli dünkü grup toplantısında yine esti gürledi. Doktorları hedef aldı. Ama ikiye ayırdı doktorları, "normal doktorlar, Türk Tabipleri Birliği dostları." Sanıyorum Bahçeli bunların ayrı şeyler olduğunu düşünüyor. Bahçeli bir taraftan doktorları övüp "Onlar bizim baş tacımızdır" derken öte yandan ise "Eğer bu ülkeden gitmesi gereken birileri varsa, o da Türk Tabipleri Birliği'nin yönetimine çöreklenmiş bir avuç bölücü ve Türkiye karşıtıdır. Hadi buyursunlar, gidişleri olsun da dönüşleri olmasın" diye konuştu. Bahçeli'nin bilmediği şu: Doktorlar arasında "sizden bizden" ayırımı pek yok. Doktor, doktordur. DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER Seçim kanunu gelmiş artık erken seçim olmazmış Sarayın yanına MHP'yi de alarak yeni seçim kanunu teklifini Meclis'e getirmesi "erken ya da baskın seçim ihtimali de ortadan kalktı" yorumlarına neden oldu. Bunu savunanlar şöyle diyor; "Yeni barajı ve ittifakların yapısını belirleyen seçim kanunu nisan ayı içinde meclisten geçer. Bu durumda en erken seçim gelecek yılın nisan ayında yapılabilir." Seçim kanunu çıktıktan sonra bir yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanamıyor biliyorsunuz. İddia sahipleri buna dayandırıyor görüşlerini. İyi de baskın ya da erken seçim yapılacaksa, ille bu kanunla yapılmak zorunda değil ki. Eğer yasa kabul edildikten sonra bir yıl geçmeden seçime gidilirse, eski sistem geçerli olur, yenisi çıktı diye bir yılın dolması beklenmez. İşin özeti, saray kazanacağı ortamı bulduğu an