Bari siz yapmayın Devlet Bey

ANALİZ

Bari siz yapmayın Devlet Bey

MHP'nin genel başkanı Devlet Bahçeli kendini tamamen Erdoğan'ın himayesine bıraktı.

Aslına bakarsanız siyaseten bundan şaşılacak bir şey yok.

MHP aldığı oy oranı nedeniyle asla tek başına iktidar olacak güce kavuşmadı, kavuşması da çok zor.

Bu durumda yapacağı en iyi şey kendine en yakın gördüğü bir siyasi iktidara yanaşmak ve iktidar nimetlerinden yararlanmak.

Nitekim Bahçeli de bunu yapıyor.

2002 seçimlerinde baraj altı kaldı.

2007'de ve 2011'de ağırlıklı olarak CHP'li seçmenin "barajı geçmesi için verdiği destek" sayesinde Meclis'e girdi.

2015 seçimlerinden az sonrasına kadar muhalefette kaldı ve hakkını vereyim hayli sert bir çizgi izledi.

Ama önce 2015 seçimlerinde HDP'nin iktidar olma ihtimaline karşı, sonra da 15 Temmuz olayının patlak vermesi üzerine rotayı iktidara kırdı.

O günden bu yana AKP'nin koalisyon ortağı olarak hiçbir makam ve sorumluluk almadan iktidarın ortağı konumunda yola devam ediyor.

MHP, Erdoğan'ın payandası olurken toplumun bir bölümünün yüreğine su serpen bazı çıkışlar yapmadı değil.

Özellikle Atatürkçü laik çizgi konusunda, her ne kadar gençleri sokaklarda "Ya Allah bismillah" diye gezseler de, fazla taviz vermedi.

Şeyh Sait olayında net tavır aldı.

Bu da toplumlun "MHP oldukça bazı konularda iktidar fazla ileri gidemez" yorumuna neden oldu.

Bahçeli'nin kimi Atatürkçü ve laik çıkışları yanı sıra laikliği hiçe sayan ve din istismarı olarak algılanacak çıkışlar yaptığı elbette biliniyor.

Ancak bunların hiçbiri Bahçeli'nin önceki gün yaptığı konuşma kadar üst düzeye çıkmamıştı.

Bahçeli gençlerle konuşurken laikliği örselemenin ve özellikle din istismarının zirvesine çıktı.

Kimilerinin "Hilafet bayrağı" diye nitelediği "yeşil tevhit bayrağını" ele alan Bahçeli şöyle dedi;

"30 Aralık Cumartesi günü Anıtkabir'de bağıran bir sapığın provokasyonu ile yılın ilk günü Galata'da düzenlenen yürüyüşte 'hilafet bayrağı açtığı' iddiasıyla saldıran meczubun hadisesi tesadüf değildir. Ey cahiller, ey kendini bilmezler, hilafet bayrağı diye bir şey var mıdır Korku tacirliğine soyunanlar, yabancı istihbarat örgütlerinin sızmalarıdır. Şayet hazımsızlık Kelime-i Tevhid'eyse tarafımızı açıkça ilan ediyorum. La İlahe illallah Muhammeden Resulullah. Hilafet bayrağı iddiasıyla saldırı bir tesadüf değildir. İşbirlikçilerin hüviyeti bellidir."

Böyle damardan konuşmayı AKP'nin sözcüleri bile yapmıyor.

Şunu yazmalıyım;

BİRİNCİSİ: O bayrağın hilafet bayrağı olmadığını aklı başında olan herkes biliyor. Ama aklı başında herkes yine bu bayrağın hangi amaçla açıldığını da biliyor. Bu nedenle bayrağın adı önemli değil, işlevi önemli.

İKİNCİSİ: Bu ülkede inanan inanmayan kimsenin "Kelime-i Şahadet'e" bir saygısızlığı yoktur ve olamaz da.

Ama Bahçeli konuyu bağlamından çıkartıp "Hazımsızlık buna mı" diye sorabiliyor.

Kimsenin böyle bir hazımsızlığı yok.

Ama başta laiklik konusu olmak üzere medeniyete giden yolların giderek tıkanması toplumun önemli bir bölümünde hassasiyet ve öfke yaratıyor.

Bahçeli'nin bu bilmemesi mümkün mü

Değil elbette.

Ama sanıyorum yerel seçimlerde Erdoğan'ın uğrayacağı bir başarısızlığın kendisine de zarar vereceğini bildiğinden istismara sapmaktan kendini kurtaramıyor.

Bu nedenle "Devlet Bey ayıp ediyorsunuz, bu tavır size yakışmıyor" diyorum.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Riyad rezaletinden sonra "Sözleşmeyi açıklasanıza" demiştim

Suudi Arabistan'ın "Atatürk alerjisi" beklenmedik bir sorun yarattı biliyorsunuz.

Ancak iktidar kanadı kedi bir şeyini saklar gibi bu olayı çarpıttı.

Başta Erdoğan olmak üzere AKP sözcüleri, yandaş medya ve bazı spor yorumcuları sorunun ana kaynağını hiç dile getirmeden "Spora siyaset sokulmamalı, istismar edilmemeli" açıklamaları yaptılar.

İktidar ve yandaşlarına göre bütün sorun önceden imzalanmış sözleşme maddelerine rağmen Fenerbahçe ve Galatasaray'ın son dakikada ortaya çıkan yeni isteklerdeydi.

Bu istek ısınma turuna "Atatürk fotoğraflı formalar" ile çıkılması ve "Yurtta Sulh Cihanda Sulh" ve "Ne mutlu Türküm diyene" pankartlarının taşınmasıydı.

Suudiler güya bunlar sözleşmede olmadığı için "FİFA kurallarını bahane ederek" karşı çıkmıştı.

Oysa ilk günden beri anlatıyorum, bu bir özel maç, FİFA ve UEFA'nın buna karışması mümkün değil, bunlar bahane.

Ayrıca ısrarla "Cumhurbaşkanlığı bile sözleşmeye atıf yapıyor, madem öyle sözleşmeyi çıkarın, tam metnini okuyalım ikna olalım" diyordum.

Ama bu sözleşme yok aslında.

Fenerbahçe Başkanı Ali Koç gecikmeli de olsa bunu açıkladı.

"Böyle bir sözleşme yok, sadece lojistik sözleşmesi var" dedi.

Ayrıca bu sözleşmenin bile takımlar tarafından değil, bizzat federasyon tarafından imzalandığı ortaya çıktı.

Para pazarlığını bile federasyon yapmış ve imzalamış.

Şimdi tekrar yazıyorum;

Federasyon, hangi tür sözleşme yapıldıysa çıksın tam metnini açıklasın.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Erdoğan'ın "Bizim de Meclisimiz var" sözü de boş çıktı

Blinken'in ziyaretinde Erdoğan ve Fidan'ın ne söylediği çok önemli değil, bana göre asıl konu Amerika Dışişleri Bakanı'nın ne istediği.

Bizimkiler "Derhal ateşkes" falan dese de bunun pek