Aynısını iki yıl önce zaten Kılıçdaroğlu da söylemişti

ANALİZ Aynısını iki yıl önce zaten Kılıçdaroğlu da söylemişti Geçtiğimiz çarşamba günü yazdığım yazıda "Demokrasiye geçilecekse liderler aday olmamalı" demiştim. Bu yazım, siyasi çevrelerde beni de şaşırtan biçimde ilgi gördü. Bazı bilindik siyasi isimler, yazımı kendi sosyal medya hesapları üzerinden paylaştılar. Örneğin Emin Şirin yazımı alıntılayarak şöyle bir tweet attı; "Can Ataklı'nın bu görüşü değerli. 6'lı masanın parti başkanlarının hedefi, parlamenter rejime geçiş olduğuna göre, partilerinin başında, seçimde TBMM de 400 sandalyeyi hedefleyip, partilerinin başında çalışmaları dikkate değer bir fikir." Halen İngiltere'de yaşayan eski AKP milletvekili Turhan Çömez de bu önerimin 6'lı masadaki genel başkanlar için çok önemli olduğunu anlatan görüşlerini paylaştı. Yapılacak ilk seçimde muhalefettin göstereceği cumhurbaşkanı adayları konusu siyasetin en önemli gündem maddesi. Ancak biliyorsunuz bu konuda hem bir görüş birliği yok hem de ileri sürülen adaylar konusunda kıyasıya bir çekişme var. Bunun üzerine bir de Kemal Kılıçdaroğlu'nun aday olacağı söylentileri çıktı. İlk andan itibaren cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunun fazla abartıldığını ve bu yüzden muhalefetin patinaj yaptığını anlatmaya çalışıyorum. Asıl yapılması gerekenin demokrasiye dönmek olduğunu, bunun için de ilk seçimlerde Meclis'e çok güçlü biçimde girilmesi gerektiğini belirtiyorum. Demokrasi ve hukuk düzeni yeniden kurulup insan hak ve özgürlükleri yeniden sağlanınca icra görevi atanmış memurlardan siyasi partilere ve onların genel başkanlarına geçecek. Bu durumda genel başkanların cumhurbaşkanı adayı olmaları yanlış. Cumhurbaşkanı seçilen bir genel başkan, demokrasiye geçildiğinde eskisi gibi sembolik cumhurbaşkanı haline gelecek ve partisinden istifa ederek icranın tamamen dışında kalacak. İşte bu nedenle liderlerin partilerinin başında seçimlere girmeleri ve iktidar alternatifi olmaya çalışmaları gerekiyor. Son günlerde "kesin aday olacak" söylentileri dolaşmasına rağmen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun da aynı gerekçelerle aynı görüşte olduğunu düşünüyorum. Bunun kanıtı da şu; Kılıçdaroğlu; bundan tam iki yıl önce 7 Mayıs 2020'de Amerika'nın Sesi Radyosu'na verdiği demeçte, partisinin bir baskın seçime de zamanında yapılacak bir seçime de hazır olduğunu belirterek, "Bu seçimde adayın siyasi parti genel başkanlarından biri olmamalı" demişti. Benim gözlediğim kadarıyla Kılıçdaroğlu hala aynı görüşte. Çünkü muhalefetin kazanması halinde demokrasiye geçildiğinde ülke yönetimi siyasi partilerin genel başkanları tarafından yürütülecek. Böyle bir aşamada bir genel başkanın partisini bırakıp icra görevinden ayrılarak sembolik bir göreve geçmesi siyasetin doğasına da aykırıdır. SORDUM ÖĞRENDİM Kırılan pistlerin yerine dikilecek ağaçların yaşaması mümkün değil Pazar günü Atatürk Havalimanı'nda bir gövde gösterisi yaptı AKP genel başkanı Erdoğan. İstanbul'un Fethi'nin yıldönümü bahanesiyle Türkiye'nin her tarafından getirtilen on binlerce kişiyi topladı alana. Burası "millet parkı" olacakmış. Ağaç diktiler hesapta. Pistler yakında kırılmaya başlayacak. Özellikle havacıların içi kan ağlıyor, çünkü "Bu pistleri yok etmek cinayettir" diyorlar hem de "Pistlerin ne kadar önemli olduğunu bilmiyorlar bile, bir pistin nasıl yapıldığından haberleri yok, oraya ağaç dikeceklerini ve bu ağaçların yeşereceğini sanıyorlar" diyorlar. Merak ettim, sordum, soruşturdum. "Bu pistler nasıl yapılır, sökülürse neden ağaç dikilmez" sorularına cevap aradım. Öncelikle pistlerle ilgili şu bilgileri vereyim; - Havaalanı pistleri çok güçlü ve dayanıklı olmak zorundadır. Çünkü iniş ve kalkışlarda üzerine çok büyük yük biner. - Örneğin bir Boeing-777, piste yaklaşık 250 kilometre hızla ve 250 ton ağırlıkla iner. Bir Antonov uçağı ise yaklaşık 600 tonluk bir ağırlıkla iner. - Bu nedenle pistlerin beton, asfalt ve dolgu maddesi ile bunların içinde kullanılan demir-çelik malzemeyle kalınlığı 5 metreyi bulur. Pistleri kaldırmak için 5 metreyi bulan beton ve demir bloklar sökülecek . Erdoğan buraya ağaç dikileceğini söylüyor. Oysa herhangi bir bitkinin dikilebileceği toprak derinliği en fazla bir metredir. Bir metreden sonraki toprak genellikle verimsiz topraktır. Yıllarda üzerinde 5 metrelik dev bir beton blok olan toprağın verimli hale gelmesi mümkün değildir. Kısacası bu konuda da toplum kandırılmak istenmektedir. CANIMI SIKAN ŞEYLER Teslimiyetin adı "normalleşme" oldu İktidar son aylarda bugüne kadar söylediğinin tam tersine bir dış politika izlemeye başladı. Erdoğan ilk yıllarında "komşularla sıfır sorun yaşayacağız" diyordu. Ancak iktidarda güçlendikçe bu politika bir kenara bırakıldı ve sıfır sorun neredeyse safi sorun haline geldi. Sonra Amerikan yönetimi değişti ve Biden'in talimatları gelmeye başladı. Geçen yılın haziran ayında yapılan NATO Zirvesi sırasında Biden, Erdoğan'dan yapmasını istediklerini sıraladı. Bunlar arasında sorun yaşanan bazı ülkelerle tekrar iyi ilişkiler kurulması geliyordu. Nitekim son birkaç ay içinde "şerefsiz" denilen Birleşik Arap Emirlikleri'ne gidildi, şeyhle sarıldılar, öpüştüler. "Katil" denilen Suudi Arabistan Veliaht Prensi'nin de ayağına kadar gidildi, neredeyse el etek öpülür gibi manzaralar çıktı ortaya. İsrail "terörist" bir devletti, Filistin halkını yok etmeye çalışıyor, barışı ortadan kaldırıyordu, şimdi canciğer kuzu sarması aşamasına geçiliyor. Şimdi sırada Mısır var. Dışişleri Bakanı, "İlişkileri normalleştireceğiz" diyor. Yahu etmeyin eylemeyin; "teslimiyetin" adı,