Amerikaya ne verdiniz böyle

Bİ SORALIM BAKALIM

Amerika'ya ne verdiniz böyle

İktidar ve yandaş medya pek mutlu.

Nedeni basit;

Amerika F-16'ları vermeyi kabul etmiş.

Sadece 40 F-16'mı Dahası da var.

Modernizasyon yardımı da yapılacak, böylelikle elimizdeki F-16'lar en son çıkanlar gibi olacak, yani yepyeni F-16'larımız olmuş gibi olacak.

Tabii bitmedi, ayrıca başka şeyler de alınacak.

48 adet F110 savaş jeti motoru, 952 adet havadan havaya füze, 96 adet güdümlü füze, 400'den fazla Sidewinder füze ve çok sayıda mühimmat da satış listesinde olacak.

Daha ne isteyelim

Aslında bizim bir şey istememiz önemli değil, Amerika bütün bunların toplam bedeli olarak 23 milyar dolar istiyor.

Yani bizim paramızla 690 milyar TL, yazı ile altı yüz doksan milyar lira tutacak.

İşte neredeyse bayram yapılacak muhteşem anlaşma bu.

Oysa tank fabrikasını sadece 50 milyon dolara satmıştık.

Ne gönlü bol ülkeyiz değil mi

Şaka bir yana elbette hem Türkiye'nin hem de NATO'nun güney kanadının güvenliği için bu yapılması gereken bir işti.

Tabii aynı anda Yunanistan'a da 50 adet F-16'dan çok daha gelişmiş F-35'ler veriliyor, üstelik Yunanistan bu savaş uçaklarının yapımına ortak falan da değil, Türkiye ise kuruluşunda bu uçakların üretimine ortak olmuş hatta 1.5 milyar dolar da para yatırmıştı.

S-400 krizi nedeniyle Türkiye ortaklıktan çıkarılmış, hazır iki uçağımız teslim edilmediği gibi 1.5 milyar dolar da iade edilmemişti.

Yeni anlaşma ile ortalığa geri dönemiyoruz ama 1.5 milyar dolar alacağımız, 23 milyar dolarlık alımımızla silinmiş olacak.

İktidar ve yandaş medya çok mutlu bu işten ama insan sormadan edemiyor;

"Bunun karşılığında Amerika'ya ne verdiniz"

Akla ilk gelen yanıt "İsveç'in NATO üyeliği" olabilir, ama Amerika bu kadar basit bir tavizle adamın yakasını bırakmaz.

Şunun için yazıyorum; yandaş medyanın en ciddisi Hürriyet'te dün okuduğum bir habere göre Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Amerika Dışişleri Bakanı Blinken ile haziran ayından bu yana her hafta en az bir kere görüşmüş.

Bu neyi gösterir

Amerika bir şeyler istiyor, iktidar da bunları yerine getirmeye çalışıyor.

Başka türlü Amerika dışişleri bakanı, Türkiye'nin dışişleri bakanı ile niye bu kadar sık görüşsün.

Bazı aklıevveller "Niye tersini düşünmüyorsun, belki de biz sürekli sıkıştırıyoruz, biz dayatıyoruz" diyebilir.

Mantıken doğru olsa bile AKP iktidarının 22 yılına bakınca bunun olanaksız olduğunu görmemek mümkün mü

ÖNERİ

CHP bazı yerlerdeki adaylarını tekrar gözden geçirmeli

Birkaç yer hariç CHP'nin adayları açıklandı.

Her seçim öncesi adaylar tartışılır, adayları beğenmeyenler ya da kendileri aday olamayanlar "seçimi kaybettik" paniğine kapılır.

Gerçi bu son haftalara girildiğinde unutulur gider ama yine de bir kalıntı bırakır.

CHP'nin bazı yerlerdeki adaylarında sorun olduğu kesin.

Kesin kazanma ihtimali olan yerlerde aday kim olursa olsun muhtemelen sonuçlara çok etki yapmayacaktır.

Ancak bugüne kadar hiç kazanılmamış bazı yerlerde adayların yeniden gözden geçirilmesinde bence yarar var.

Örneğin Tuzla'da çok çalışkan bir aday adayı son anda saf dışı bırakıldı.

Bülent Akköse aylardır ve hatta aday yapılacağına inanarak AKP'nin yüzde 50'nin üzerinde oy aldığı Tuzla'da çalıştı.

Ancak kurultayda son anda saf değiştiren ve Özgür Özel'in yanında yer alan bir grubun "Bizim adayımız olacak" baskısıyla aday yapılmadı.

Yine Beyoğlu CHP'nin kazanmadığı bir ilçe. Burada her kesimden oy alacağı daha muhtemel olan Veysi Dündar saf dışı bırakıldı aynı grup kendi adayı için dayatmada bulundu.

Beykoz'da ise aday bir türlü açıklanmıyor. Oysa yine her kesimden oy alma potansiyeli olan Alaattin Köseler bir türlü açıklanmıyor. Aynı grubun burada da dayatma yaptığını duyuyorum.

Genel merkez ve İmamoğlu'na dayatma yapan bu grubun "Buralarda zaten kazanamıyoruz, bizim adalarımız olsun, isimleri duyulsun" mantığı ile hareket ettiklerini sanıyorum.

Oysa kazanılamaz denilen bölgelerde adayların etkisi hesaba katılmalı.

Madem kazanılamayacağına inanılıyor, o halde bari kazanabileceği söylenen adayları gösterin.

Kesin aday listesi nasıl olsa henüz YSK'ya verilmedi.

Bu tür yerlerdeki adayların değiştirilmesi de düşünülmeli.

Kesin kazanılacak yerlere ise bir şey demek istemiyorum, oralara keşke halkın da istediği isimler konabilseydi.

FIKRA GİBİ

Erdoğan'ın bir sözü daha boşa çıktı

Ayasofya, Atatürk döneminde müze haline getirilmişti.

Dünyanın en bilinen tarihi miraslarından biri böylelikle tüm dünyanın hizmetine açılmıştı.

Ayasofya müze olmuştu olmasına ama bu dev yapının içinde namaz kılınacak bir alan da ayrılmıştı, beş vakit ezan okunduğu gibi 24 saat de Kuran okunuyordu.

Gerici kesimler Ayasofya'nın müze olmasından beri bir kampanya yürütüyor ve bu dev yapının tekrar tamamen cami olmasını istiyordu.

Onlara göre Ayasofya zincirlenmişti, İslam dinine büyük saygısızlık yapılıyordu.

Sonunda Erdoğan "Esareti bitiriyoruz, zincirleri kırıyoruz" diyerek Ayasofya'yı müze olmaktan çıkarıp tamamını cami olarak hizmete soktu.

Ama üzerinden 3-4 yıl geçtikten sonra yapılan yanlış anlaşıldı.