Özgürlüğü Engelleyen

İnsanlar bir şeye inanmak istiyor. İnandığına inandığını 'görüyormuş gibi' göstermek istiyorlar. İnanılan 'beşer'in görmesinin mümkünü yok. İlahi inanç dışındaki inançlarda herhangi bir varlığa inanma fark edilsin ya da fark edilmesin putperestliktir. Kişilere ulûhiyet yüklenmesi, ölmüş olana ölmemiş gibi yapılması, düşünme melekelerinin donmuş olduğunu gösterir. O her şeyi düşünmüş, düşünmekle kalmamış yapmış başka yapılacak yok tembelliğine götürür. Nihayet düşünme tembelliği gitgide yaşamı ve yaptıklarıyla beşer olanı beşer üstü bir seviyeye taşır. Artık o öyle yukarıdadır ki -bu yukarı hiçbir zaman tam olarak tanımlanmaz- her hareketi bir kutsallık barındırıyor varyantına varılır. Yukarıyı tanımlayamaz çünkü yukarı algısı yukarı görenin ne kadar aşağı indiğine göre büyür. Mesafe açıldıkça yukarı adeta görünmez bir güç olur. O gücü tanımlayamadığı için yukarı tam olarak nerede olduğu konusu hiçbir zaman netleşmez. Gücü oluşturan kendi idraksizliği olduğunun farkına bile varmadığı için yukarıdaki kendini görüyormuşçasına duygulanımlara girer. Artık o uzay boşluğundaki kendi boşluğunun üzerini bir sis gibi kapladığı için beşeriyetten ulûhiyete geçirerek onu tapınılacak yüksekliğe çıkarır. Düşünce tembelliğinin farkına bile varmadan o yüksekteki artık onun için bir ulus yaratır, devlet kurar, sadece geçmişte değil az önce kendisinin yanında kendisini 'görür'. Gördüğüne inandığı yaşamayan beşerin sanki kendini görüyormuş gibi kendi kendine çekidüzen verir, saygılarını sunar, sevgilerini iletir, sanki o dinliyormuş gibi biz şunu yaptık bunu yaptık diye anlatır. Tam burada bu sahneyi izleyenlere gülmek gelir ama gülmez! İdrak sahibi birisi çıkıp arkadaş siz toprak olmuş birine sesleniyorsunuz, yaşayanlar için kullanılan saygı ifadeleri kullanıyorsunuz kullandığınız dil açısından bile yanlış bu, o toprak oldu onun fikirleri de geçen asırda kaldı, internet yapay zekâ çağında yüz yıl önceki dogmatik fikirlerin günümüzde geçerliliği kalmadı dese, anında aforoz edilir zindana gönderilir. Kutsal olmayanın kutsal olmadığını ifade etmek düşünce tembelliğinden icat edilmiş yeni kutsalı dahası yeni yukarıdakini yukarı çıkarmışlarca kutsalına dokunmuş şekilde algılanıyor. Öyle bir kutsal yok, öyle bir yukarıdaki de yok. O sadece yukarıda algılayanların ne kadar aşağıda olduğunun kanıtı olan bir beşerdir. Fakat insanlara inanma lazım ya, asıl olana değil de beşer olana inanıyor. İnanma ihtiyacını ilahi olana değil de beşeri olana yöneltiyor. Acıktığında da oturup inancını (helvasını) yiyor. Tam da burada beşere tapınımın politik varyantı ortaya çıkıyor. İnancını midesiyle tebcil edenlerin kendi geleceğini garantileme atraksiyonu.

Posterlere yüklenmiş bir kutsallık vehmiyle hazır ol rahat bayramları tasarlanıyor. Yukarıdakini mide penceresinden algılayarak politik düzleme indirip oradan bir toplum iyiliği imal etme uğraşısına girişiliyor. Görünüşte halkı kurtararak halkın dâhil olmadığı medeniyete ulaştırmayı gösteren elde bayrak ve posterlerle gerçekte kendi maddi çıkarlarını sağlama alarak, edineceği makamı garantileyerek cenneti bu dünyada yaşıyor. Beşer tapınımın cenneti de gerçek değil sahte cennettir. Sahte cennete gitmek için sıraya geçen bir kısım sonradan tapınıcılar, yukarıdakine 'dua' ederler. Hâlbuki yukarıdakini yukarı çıkaran tapınıcılardan olmadıkları halde sanki onlardanmış gibi bayram yaparlar. Bayram kelimesinin bu kadar sahte durduğu başka bir yer herhalde dünyada yoktur. Posterlere yüklenmiş kutsallık tasarımcıları, kaynağı ilahi olan bayram kelimesini kendi maddi çıkarı için bu pazara katmıştır. Nasıl olsa halk 'geri' olduğundan bayram kelimesini kendilerinden alıp kendi çıkarları için tekrar kendilerine kullandıklarını hiçbir zaman anlamayacak. Tasarımcılar böyle düşünüyor. Oysa halkın büyük çoğunluğu, bayramın bayram olmadığını buradaki bayram kelimesinin burada iğreti durduğunu bildiklerini törenlere iştirak etmeyerek yüz yıldır gösteriyor. Fakat politik yukarı tapınımcılar bunu bildikleri halde kendi maddi çıkarları gereği bilmezlikten geliyorlar.