Tahıl koridoru, zirveler ve Türkiye'nin politikası

Türkiye ve BM'nin arabuluculuğuyla tahıl koridoru anlaşması dün Dolmabahçe'de imzalandı. "Milyonlarca insanı karşılayamayacakları gıda fiyatlarından kurtaracak" bu anlaşmaya zorlu ve uzun görüşmelerin sonunda ulaşıldı. Tahılın sevki için İstanbul'da müşterek operasyon merkezi kuruldu. Ukrayna limanlarının yeniden açılmasını ve 20 milyon tonu aşkın tahılın sevkiyatını sağlayan bu başarıda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "ısrarlı" çabalarının büyük bir payı var. The Economist bu "çarpıcı başarıyı" Erdoğan'ın "jeopolitik cambazlığı" sonucu olarak görmüş. Ne kadar hatalı bir değerlendirme... Tahıl koridorunun açılması Türkiye'nin hem Ukrayna hem de Rusya ile müzakereleri yürütebilen güveni sağlayabilmesi ile mümkün oldu. Bu güveni sağlamak bir tesadüf ya da diplomatik cambazlık değil. Türkiye'nin hem savaştan önce ve savaş sırasında Ukrayna ve Rusya'ya hem de savaşın getirdiği yeni gelişmelere yönelik politikalarının bir meyvesi. Dahası, Erdoğan'ın dünyanın çok kutupluluğa geçtiği bir dönemde hızlanan büyük güç rekabetine cevaben yürüttüğü diplomasinin sonucu. Kuşkusuz tahıl koridorunun kurulması Rusya-Ukrayna Savaşı başladığından beri en ümit verici gelişme. Ancak önce ateşkes ve sonra barışa ulaşmak için daha çok yol yürünmeli. Türkiye bu amaçla yeni diplomatik inisiyatifler almaya devam edecek. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan imza töreninde "Savaşın kazananı olmaz" diyerek "adil barış" çağrısı yaptı. Ne yazık ki bu savaşın taraflarının ve destekçilerinin savaşı sürdürme gücü ve kararlılığı yakın vadede bir barışa işaret etmiyor. Rusya'nın Ukrayna işgali ve Batı'nın buna tepkisi "Avrupa'da bir savaş ya da güvenlik krizi" olmakla kalmıyor. Aslında bu işgal ve sonrası yeni bir uluslararası ortam oluşuyor. Enerji, gıda ve emtia krizlerinin küresel bir resesyonu tetiklediği konuşuluyor. Daha önemlisi Batı ve Rusya arasında yeni bir soğuk savaşın başladığı ileri sürülüyor. Batı hegemonyasının bittiği ve çok kutuplu ortamda yeni büyük güç rekabetinin cereyan ettiği vurgulanıyor. Bu yeni rekabet Batı ve Sovyetler Birliği arasındaki eski soğuk savaş ortamından farklı bir atmosfer oluşturuyor. Biden yönetiminin "demokrasiler vs otoriterler" söylemi "komünizm tehlikesinin" yerine geçebilecek bir ideolojik sermaye oluşturmuyor. Çin, Hindistan ve diğer küresel-bölgesel güçler Batı-Rusya kutuplaşmasında taraf olmadığı gibi yeni bir jeopolitik ortam üretecek şekilde inisiyatifler alıyor. Rusya'nın izolasyona direnci "Batı sonrası dönem" gidişi ve çok kutupluluğu hızlandırıyor. Böylece büyük güç rekabetinin asıl konusu olan ABD-Çin çekişmesi yeni bir düzleme taşınıyor. Rusya'nın izolasyonunda ısrarın Çin ile Rusya'nın yakınlaşmasının kalıcı hale getirebileceğini