Seçimlerin üç duygusu

2023 seçimlerine giderken seçmenin ve siyasetçinin psikolojisi sonuçları belirleyecek. Kararsız seçmenin, Kürtlerin, gençlerin ve küskünlerin oy verme eğilimleri stratejik öneme sahip. Cumhur İttifakı'nın adayı Cumhurbaşkanı Erdoğan iken muhalefetin adayları hâlâ netleşmedi. Vaktinden önce güçlü esen seçim havasına rağmen adaylar netleşmedikçe gerçek seçim kampanyaları dönemine girmiş sayılmayız. Bahsettiğim seçmen gruplarının tercihlerini etkileyenetkileyecek olan üç duygunun varlığına işaret edebiliriz: Kaygı, öfke ve umut. Farklı seçmen gruplarında değişen yoğunluktaki bu üç duygu birbiriyle bağlantılı. Ve bu duygulara aynı anda hitap etmede başarılı olan partiler ve adaylar öne çıkacak. Kaygı etrafında üretilen siyasi söylemler "beka" meselesine işaret ediyor. İktidar cenahı için bu, 6'lı masanın kazanması durumunda ülkenin dış politika, güvenlik ve terörle mücadele konularında ciddi milli menfaat kaybına uğrayacağı hissiyatıdır. Yani muhalefetin Batı ve Rusya arasında kurulan dengeyi götüremeyeceği ve ABD, AB ve Yunanistan karşısında tavizler vereceği anlayışıdır. Libya, Azerbaycan, Doğu Akdeniz, Suriye ve Irak'taki milli menfaatlerin gerileyeceği hissidir. Ayrıca, dindar- muhafazakâr kesimlerin demokratik kazanımlarını kaybetmesi korkusudur. 6'lı masanın dağınıklığı ve kötü tercihleri sebebiyle PKK ve FETÖ'nün yeniden etkili hale gelmesi ihtimalidir. Muhalefet için ise mevcut iktidarın devamı, demokrasi ve yarınlar bir beka meselesidir. Bu çevrelerin temsilcileri, savunma sektörü gibi birkaç alan haricinde AK Parti iktidarının icraatından tümüyle kurtulmak istemekte ve "yeniden inşadan" bahsetmekte. Kaygıdan beslenen daha güçlü bir duygu olarak öfke, çoğunlukla gizlenmekte. Öfke etrafında karşıtlık, ötekileştirme ve kutuplaşma olgusu ortaya çıkıyor. Muhalefetin PKK ve FETÖ konularında aymazlık göstermesi iktidarı destekleyen kesimlerde düşük yoğunlukla da olsa öfkeye sebep olmakta. Bu kaygıdan farklı bir rahatsızlık. Öfke duygusu muhalefette daha yoğun. Hayat tarzı tartışmalarına gösterilen tepki, kaybedilmiş elit muktedirliğinin acıları ve "Bu defa da kaybeder miyiz" kuşkusu ile birleşerek rövanşist dile ve duygulara dönüşmekte. Hesaplaşma, devr-i sabık yapma ve AK Parti'yi suç örgütü olarak kapatma söylemleri işte bu yarı gizli yarı açık sekülarist öfkeden neşet etmekte. Sekülarist öfkenin Kılıçdaroğlu'nun naif helalleşme çıkışı ile ya da bazı küçük partilerin "Biz buradayız" demesi ile teskin edilmesi zor görünüyor. Seçim kampanyalarının pozitif duygusu ise kuşkusuz, umut. Daha müreffeh, daha demokratik ve daha güçlü bir Türkiye hayali... Umut, vizyonun diğer adı oluyor. Enerji ve gıda krizlerinin gölgesindeki dünya yeni büyük güç çekişmelerine doğru