Seçimlerde 'Cumhuriyet' tartışması

Kritik 2023 seçimlerinin Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. yılına denk gelmesi, parti ve adayların kampanyalarında öne çıkacak bir tema teşkil ediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, birkaç gün önce kampanya mottosu olarak "Türkiye'nin Yüzyılı" tanımlamasını kullandı. AK Parti seçim vizyon ve beyanname belgelerini açıklamaya hazırlanırken 6'lı masada adaylık ve geçiş sürecini tartışmakla meşgul. Ancak CHP'nin iki yıl önce 37. Olağan Kurultay'ında "ikinci yüzyıla çağrı beyannamesi" yayımladığı hatırlanırsa muhalefetin de Cumhuriyetin gelecek yüzyılı üzerine kampanya geliştirmesi şaşırtıcı olmaz. Seçmen, adaylardan ve partilerden gelecek vizyonu, yani hikâyesi bekler. Kampanya hikâyelerinin Cumhuriyeti sahiplenmek üzerine olması ve kapsayıcı iddialar içermesi olumlu bir gelişme olarak görülebilir. Bununla birlikte, Cumhur İttifakı ve 6'lı masanın söz konusu temayı farklı şekilde işlemesi de beklenmeli. Cumhuriyetimizin halen nasıl bir durumda olduğu ve nereye gittiği hususunda yarışmacı ve birbirini eleştiren söylemler üretilmesi sürpriz olmaz. Dış politikadan güvenliğe ve ekonomiye kadar birçok önemli alanda bugünü resmetmek ve geleceği anlatmak için yakın siyasi tarihe yapılan atıflar hangi Cumhuriyet tartışmasını daha da çeşitlendirecek. Son bir örneği Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dün Dolmabahçe Ofisi'ndeki Ekonomik Dönüşüm ve Yeni Paradigmalar Zirvesi'nde yaptığı konuşmada görebiliriz: "Türkiye, bir asır önce 600 yıllık dev bir imparatorluktan bugünkü sınırlarıyla yeni bir cumhuriyete geçerken en çok ekonomi politikalarını oluşturmakta zorlandı. Bir asırdır yaşadığımız sorunların sebebi ya da sonucu hep ekonomiye bağlandı. Hükümete geldiğimizde, ülkemizin asırlık demokrasi ve altyapı eksiklerini gidermek için kapsamlı bir program başlattık. Her alanda ülkemizi baştan sona yeniden inşa eden adımlar attık." "Asırlık icraat" ve "yeniden inşa" vurguları birçok politika alanında öne çıkabilir. Türkiye'deki farklı ideolojiksiyasi akımların hepsinin kendine has Osmanlı-Türk modernleşmesi okuması vardır. Hatta bu Milli Mücadele'nin nasıl verildiği ve sonrasında ne olduğuna dair alternatif tarih değerlendirmelerini de içerir. Osmanlı devletini ötekileştiren Kemalist CHP okuması tek parti dönemini sorgusuz sualsiz yüceltir. 1950'de tek partiyi deviren DP ve mirasçısı partiler ile Milli Görüş ve MHP'nin içinde olduğu sağ siyaset ise Jakoben CHP yönetimini kıyasıya eleştirir. Bu siyasi gelenekler kendisini bürokratların vesayetine meydan okuyan ve milli iradeyi tecelli ettiren aktörler olarak görürler. Sağ ve sol ayrımlarının muğlaklaştığı günümüzde siyasi partilerden çelişkili Cumhuriyet tarihi okumaları duyabiliriz. Tam bu noktada İyi Parti Genel Başkanı Akşener'in