Seçim ertesi senaryoları

Yarın yapılacak 31 Mart yerel seçimlerinin birlik, beraberlik, barış ve güven içerisinde gerçekleşmesini diliyorum. Milli iradenin bir kez daha sandığa yansıması ile belediye başkanlarımızı ve muhtarlarımızı seçeceğiz. Hiçbir seçimin önemsiz olmadığı ülkemizde 1 Nisan sabahı "yeni dönem siyasetinin nasıl şekilleneceği" üzerine tartışmaların içinde bulacağız kendimizi. Yani yoğun bir "seçim ertesi" gündemi bizi bekliyor. Dört yıl daha seçimsiz bir dönem geçirecek olmamız sakin ve düşük tempolu bir siyasete tanık olacağımız anlamına gelmiyor. Uluslararası sistemdeki kaos ve rekabetin giderek arttığı bir dünyada savaştan teröre, ticaret yollarından yeni konumlanmalara kadar birçok dış politika konusunu konuşacağız.

Batı-Rusya çatışmasının Doğu Avrupa'daki başka ülkelere ve Balkanlara sıçramasından bir kâbus senaryosu olarak bahsediliyor. Polonya Başbakanı Tusk dün verdiği mülakatta dünyanın yeni bir savaş dönemine girdiği söyledi: "Kimseyi korkutmak istemem ama savaş artık geçmişte kalmış bir şey değil. Bu gerçek ve aslında iki yıl önce başladı. Şu anda en rahatsız edici olan şey, kelimenin tam anlamıyla her türlü senaryonun mümkün olduğu gerçeğidir." Böylesi bir ortamda Cumhurbaşkanı Erdoğan seçim ertesinde yoğun bir diplomasi gündemi yürütecek. Önümüzdeki iki ayda Bağdat ve Washington ziyaretlerini gerçekleştirecek olan Erdoğan, Yunanistan Başbakanı Miçotakis ve Mısır Cumhurbaşkanı Sisi'yi ağırlayacak. Gazze'deki katliam, Rusya-Ukrayna savaşı, Irak ve Suriye'de PKK-YPG ile mücadele, Afrika'daki yeni savunma ve ticaret anlaşmaları, Kafkaslarda barış arayışı ilk akla gelen konular arasında. İç siyasette ise ekonominin gidişatı, muhalefetin hali ve yeni anayasa öne çıkan hususlar olacak.

31 Mart seçim sürecinde kampanyalar kadar seçim sonuçlarının ne gibi etkide bulunacağına dair senaryolar da dikkat çekti. 1 Nisan sonrasını tahayyül eden yorumlar içte ve dışta ilgi gördü. CHP adaylarının (özellikle İstanbul'da) kaybetmesi durumunda muhalefetin darmadağın olacağı ve büyük bir krize sürükleneceği değerlendirmesi yapıldı. CHP ve İyi Parti çevrelerinde genel başkanlık sorgulaması, bölünme ve siyasete ilginin kaybolması yaşanacağı tezi öne çıkarıldı. Seçimi kaybederse İmamoğlu'nun siyasi hayatının biteceği ileri sürüldü. İmamoğlu'nun kazanması durumunda "muhalefetin lideri" olacağı yorumunda bulunanlar oldu.