Kızıldeniz'de hava saldırıları, Lahey'de soykırım davası

Lahey'de İsrail soykırım suçlaması ile yargılanırken İsrail-Filistin çatışması bölgeye yayılıyor. ABD ve Britanya uçakları perşembe gecesi Yemen'in Sana, Saada ve Dhamar şehirleri ile Hudeyde vilayetinde 72 hedefe hava saldırısı gerçekleştirdi. 19 Kasım'dan bu yana Husiler, Gazze'deki katliama tepki olarak Kızıldeniz'de İsrail'e giden gemilere saldırıyordu. Dün ABD Başkanı Biden, gerekirse Husilere yönelik saldırılarını sürdüreceklerini açıkladı. Dünya nakliye trafiğinin yüzde 15'inin gerçekleştiği Kızıldeniz'de seyr-ü seferin güvenliğini sağlamak ve İsrail'i korumak amacıyla perşembe gecesi yapılar saldırılara tepkiler gecikmedi. İran ve vekilleri hava saldırılarını şiddetle kınarken Türkiye eleştiride bulundu. Suudi Arabistan ise bölgede artan gerilimden kaygılarını ifade etti. Riyad, ABDBritanya müdahalesinin Husilerle anlaşmasını ve Yemen'den çekilmesini geciktirmesini istemiyor. ABD Dışişleri Bakanı Blinken Ortadoğu'da 4. turunu yaparak savaşın bölgesel yayılmasını engellemeye çalışıyor. Ancak bu son hava saldırıları Biden yönetimi İran ve vekillerine caydırıcı saldırıların gerekli olduğunu düşündüğünü gösteriyor. Tercih ettikleri yöntem Husiler başta olma üzere sorun çıkaranların kapasitesini kontrollü şekilde zayıflatmak. Bu yaklaşımın işe yaraması da yeni çatışmaların önünü açması da olası.

Kızıldeniz'de tansiyon yükselirken Lahey önemli bir davaya tanıklık ediyor. Güney Afrika, BM'nin en yüksek mahkemesi Uluslararası Adalet Divanı'nda açtığı davada İsrail'in Gazze Şeridi'nde Filistinlilere uyguladığı şiddeti soykırım eylemi olarak tanımlıyor. Bu dava için avukatların elinde o kadar çok kanıt var ki. 23 bini aşkın Filistinlinin öldürülmesi, hastanelerin ve okulların bombardımanı, yüz binlerin zorla yerinden edilmesi, yiyecek ve içme suyu kıtlığına yol açan ağır abluka ve daha birçok şey. Başta ABD olmak üzere Batı'nın koşulsuz desteğini alan İsrail, Gazze bombardımanlarının ilk döneminde o kadar emindi ki kendi siyasetçileri ve askerleri eliyle soykırımın kanıtlarını dünya kamuoyuna sundu. Nitekim davanın görüşülmesi sırasında Güney Afrikalı avukatlardan Tembeka Ngcukaitobi, Netanyahu ve İsrailli komutanların kullandığı teolojik dili "soykırım retoriğine" örnekler olarak sundu.

Hatırlayalım, Netanyahu, İsrail askerlerine yazdığı mektupta Tevrat'tan "Amalek" alıntısı ("bu savaş ışığın oğulları ile karanlığın oğulları arasında bir savaştır") yaparak şu cümleyi kullanmıştı: "Bu kötülüğü dünyadan tamamen ortadan kaldırmaya kararlıyız. Amalek'in size ne yaptığını hatırlamalısınız, diyor Kutsal Kitabımız. Ve biz hatırlıyoruz." Eski Ahit'te Amaleklilerin "erkek, kadın, çocuk, bebek, sığır, koyun, deve ve eşek" ayrımı yapmadan "öldürülmesi" emrediliyor. Avukat Ngcukaitobi ayrıca Gazze'de katliam yapan İsrail askerlerinin Amalek referansıyla "Gazze'yi işgal etmeye gidiyoruz. Amalek'in soyunu kurutacağız ve olaya karışmamış sivil yok" şeklinde şarkı söylemesini de delil olarak sundu. Bu tür açıklamalarda Netanyahu tek başına değildi. İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant, Bakan Amichai Chikli ve hatta Cumhurbaşkanı Isaac Herzog da kanıt olacak cümleler sarf etti.