Toprağa Saygı İnsana Saygıdır

İnsanoğlu yeryüzüne indirildiği günden bu yana, toprağın üzerinde yaşıyor. İnsan toprağı ekiyor biçiyor türlü türlü nimetlerle beslenip yaşamını devam ettiriyor. Ama ne yazık ki toprağın ruhunu, değerini çoğu zaman anlamıyor. Kızılderililere ait şu söz, aslında modern dünyanın en büyük gafletine parmak basıyor: '' İnsanlar toprağa tükürürlerse, kendi yüzlerine tükürmüş olurlar. Toprak insana değil, insan toprağa aittir." diyorlar.

Bu söz, sadece insan için bir çevre uyarısı değil. Aynı zamanda bir uyanıştır, bir tokattır. Çünkü insan aklınca doğaya hükmettiğini zannederken, aslında kendi sonunu hazırlıyor. Sanayi atıklarıyla, plastikle, zehirli tarım ilaçlarıyla toprağı kirletiyoruz. Oysa yediğimiz ekmek, içtiğimiz su, soluduğumuz hava bu toprağın bize sunduğu nimetlerden oluşmaktadır.

İnsanlar bugün toprağı bir "mal" zannediyor. Tapu bizim olsa da, mülk gerçekte Allah'ındır:
" Göklerin ve yerin egemenliği Allah'a aittir." (Şûrâ, 49)
" Yeryüzünde bulunanların hepsi fânidir. Azamet ve kerem sahibi rabbinin zâtı ise bâki kalır.." (Rahman, 26-27)

Bu ayetler, bize insanın toprağın sahibi olmadığını sadece bu dünyada ona bekçilik yaptığını hatırlatır. Bu nedenle emaneti nasıl teslim aldıysak öyle teslim etmek zorundayız. Demem o ki Toprağı kirletmek, onu israf etmek veya hor kullanmak, emanete ihanettir.

İnsanın yaratılışının sebebi Allah'ı (c.c) bilmek, bulmak ve tanımaktır. Nitekim Alak suresinin ilk ayetinde " Yaratan rabbinin adıyla oku!'' demektedir. Yine Allah, insanı sadece yaşasın diye değil, yeryüzünü ıslah etsin, güzelleştirsin diye yaratmıştır:
" O sizi yerden var etti ve size orayı mâmur hale getirme görevi verdi." (Hûd, 61)
Ama sonra şu uyarıyı da yapar:
" Islah edilmesinden sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın." (A'râf, 56)

Toprağı çer çöple doldurmak, kimyasallarla zehirlemek, ormanları yakıp yıkıpyok etmek; bu ayetin açık ihlalidir.

Aslında bu dünyaya gelen her insan bu toprağa konar ve bu toprağa göçer.

Toprak Ana ve Nankör Evlat

Eskiden insanlar toprağı "Toprak Ana" diye yüceltirlerdi. Ona bir canlı gözüyle bakarlardı. Baharın gelişiyle dualar edilir, ilk ekin bereketiyle şükür kurbanları kesilirdi. Çünkü bilirlerdi ki toprak doyarsa, insan da doyar.

Ama bugünün insanı toprağı sadece bir "arsa" olarak görüyor. Betonlaştırıyor, kazıyor, çöp döküyor. İstanbul başta olmak üzere büyük şehirlerimizde bir bakıyorsunuz, bereketli tarım arazileri üzerine gökdelenler dikilmiş. Çiftçiye ait olan topraklar, bir imar planı değişikliğiyle müteahhitlerin oluyor.