Deprem Sınıf Ayrımı Yapmaz

Doğanın kendine has kuralları vardır. Bu kurallar insandan bağımsız bir şekilde işlemektedir. Yaşadığımız bu yer kabuğu ne zengin tanır ne fakir ne makam bilir nede mevki. Fay hatları geçtiği yerin kimliğine, mal varlığına ya da sosyal statüsüne bakmaz. Deprem, toplumun bütün kesimlerini aynı anda sarsar; çünkü doğa, insan eliyle oluşturulmuş sınıfları hiçbir zaman tanımaz. Ancak ne acıdır ki, her depremdeki yıkımın ardından en çok acıyı yine toplumun en yoksul kesimleri çeker.

Ülkemizde 6 Şubat 2023'te meydana gelen depremler, bu çıplak gerçeği bir kez daha bize hatırlattı. Hatay'da, Adıyaman'da, Malatya'da ve Gaziantep'te binlerce bina çöktü. O gece aynı korkuyu depremin vurduğu bütün iller yaşadı: Lüks sitelerde oturanlar da kerpiç evlerde yaşayanlar da. Binalar yıkıldığında insanlar eşitlendi. Ancak günler ilerledikçe o eşitlik bozuldu. Zenginler otellerde, yazlık evlerde güvenli bir sığınak bulurken; yoksullar ise çadır sıralarında, konteyner kentlerde aylarca yaşam mücadelesi verdiler ve halada vermekteler. Bilinen bir şey var deprem herkesi vurdu ama toparlanmak herkese eşit bir şekilde nasip olmadı.

Sosyolojik açıdan olaya bakıldığında, deprem sadece fiziksel bir yıkım değildir; aynı zamanda toplumsal yapının çekilen bir röntgenidir. Ülkemizde kentleşme politikalarında, gelir dağılımında ve sosyal adaletin ne kadar zayıf olduğunu biliyoruz. Maalesef Türkiye'de birçok şehirde yapılaşma yıllardır rant odaklı olmuş, deprem gerçeği göz ardı edilmiştir. Oysa sağlam yapı sadece teknik bir mesele değil, aynı zamanda o binalarda oturmak bir ayrıcalıktır. Herkes güvenli binalarda yaşamak ister, ancak bu yaklaşım ülkemizde gelir düzeyine göre değişen bir hak hâline gelmiştir.

Japonya'da benzer büyüklükteki bir depremde can kaybı çok daha az oluyor. Çünkü mesele sadece depremin büyüklüğü değil, o toplumun afete hazırlık düzeyi, ekonomik gücü ve sosyal adaletidir. Şunu hep söylüyoruz, deprem öldürmez, ihmal, yoksulluk ve adaletsizlik öldürür.

Depremleri "kader" olarak görmek, aslında ihmali örtmenin kolay yoludur. Oysa kader, çürük binaları, denetimsiz müteahhitleri, plansız şehirleri mazur göstermez. 6 Şubat depreminde Malatya'da oturduğu site orta hasar alan emekli öğretim üyesi Turan hocamız bana şunları anlatmıştı. ''Gece olan birinci depremde binamızda çatlaklar oluştu, sabah olduğunda etrafımıza baktığımızda o bölgede tek bizim site ayakta kalmıştı. Biz o binayı yaptırırken çok para harcadık bize o zaman diğer sitelerde oturan arkadaşlar bu kadarda para harcanır mı demişlerdi. Ama onlar öldüler, biz ise çok şükür hayattayız'' demişti. Eğer aynı fay hattı üzerinde bir bina ayakta kalıyor da diğeri yıkılıyorsa, orada kader değil, ihmalkârlık vardır.

Ülkemizde sürekli olan depremler bize iki büyük gerçeği hatırlattı: Birincisi,