Bir balonun ipi
Maç öncesi, minik yaşında kanseri yenen Ali Asaf ve ailesi çıktı yeşil zemine. Başkan Dursun Özbek bir eliyle Ali Asaf'ın elini tutarken diğer eliyle sarı kırmızılı balonları kavramıştı sıkı sıkı. Santra noktasına beraber yürüdüler ve kansere karşı kazanılan zaferin şerefine balonları gökyüzüne bıraktılar.
Ali Asaf'tan biraz büyüktüm herhalde, bana da bir balon almışlardı ve balonu diğer elime alırken balon uçup gitmiş, arkasından baka kalmıştım. O zaman ipi sağlam tutmak gerektiğini öğrenmiştim. Tıpkı Dursun Özbek gibi, tıpkı Okan Buruk gibi.
Özbek-Buruk ikilisi işlerini hep ciddiye aldılar, ipleri hiç bırakmadılar. Dün Okan Buruk'un sahaya çıkardığı ilk 11'de öyleydi. Formalite maçında bile en ufak bir gevşeme olmadı, şampiyonluk maçına çıkar gibi eldekilerin en iyi 11'ini sahaya sürdü. Patron ciddi olunca emekçi de işini ciddiye alıyordu. Galatasaray etkili bir oyunla son maçını da kazanarak sezonu 95 puanla bitirmeyi başardı.
Maçın ilk yarısında bu tür iddiasız bir müsabakaya göre yüksek bir tempo ve biraz da gereksiz bir gerginlik vardı. İlk dakikadan itibaren Ba'nın faullerine ve çekiştirmelerine maruz kalan Victor Osimhen devre olmak üzereyken sonunda çıldırdı. Ba'nın yarattığı atmosfer iki takımı da gerdi. Çağdaş Atan akıllıca bir hareketle akılsızca davranan Ba'yı oyundan alıp ikinci yarıya çıkartmadı. Ki o Ba, Dzeko'ya da kafa atan sabıkalı biriydi, takımını 10 kişi bırakmasın diye neşteri vurdu.