Afetlerin bize gösterdikleri!

Kahramanmaraş-Hatay depreminin ardından Şanlıurfa-Adıyaman sel felaketi, yüreğimizi yakan insan kayıplarına yol açmasının yanında aynı zamanda şehirlerimizde büyük ekonomik tahribata yol açtı. Geçmişte yanlış yapılan işleri düzeltmek için bundan daha uygun bir zaman olamaz herhalde!.. Kaybettiğimiz canların telafisi yok ancak yeni kayıplar yaşamamak için formül belli: Konutlarımızı; deprem etüdü yapılmış uygun arazilerde, uygun zemine, uygun inşaat teknikleri ile inşa edeceğiz. Belediyeleri, mimarları, müteahhitleri, işçileri, beton firmalarını, hatta özel denetim firmalarını dahi sıkı şekilde denetleyeceğiz. İmar rantı kovalayanları, insan canının söz konusu olduğu alanlardan uzak tutacağız. Şehirlerimizi mümkün olduğunca; alüvyonlu, sıvılaşma riski yüksek, akarsu, dere, göl yataklarına değil, kayalık sağlam zeminlere inşa edeceğiz. Karnımızı doyurabilmek için ovaları, tarım arazilerini imara açmak yerine buraları ekip biçeceğiz. Tarım üretimi yapana ekstra teşvik vereceğiz. Rantçıları, fırsatçıları buradan da uzaklaştıracağız. Düz ovaya bina inşa etmek zorunluysa yüksek maliyeti göz ardı ederek yeni inşaat teknikleri ile zemine uygun yapılar inşa edeceğiz. Yeni inşaatlarda gerekirse sismik izolatör, foreçivi kazık, jet grout, tünel kalıp, perde beton teknikleri kullanacağız. Yanlıştan dönmek erdemdir. Eksik, hatalı, yanlış yapılan işleri düzeltmek için daha uygun bir zemin olamaz. Seçim süreci geçsin diye beklemeden, iktidar-muhalefet demeden, hükümeti ve belediyeleri ile birlikte afetlerle mücadele için çalışmalı, hemen bir Afetlerle Mücadele Bakanlığı kurulması için adım atmalıyız. Dünkü yazımda da değindiğim gibi afet riski bulunan bölgelerle ilgili acilen afet haritaları hazırlanmalı, bazı bölgeler hızlıca dönüşüme sokulmalı, Marmara depremi gibi artık kapıya dayanmış risklerin olduğu İstanbul ve çevresinde bir yandan dönüşüm yapılırken, bir yandan da nüfus seyreltmeye, kritik tesisleri ve kurumları başka bölgelere taşımaya dönük adımlar atılmalı Bence yanlış bir karar olan kamu bankaları genel müdürlükleri, Merkez Bankası, BDDK, SPK gibi kritik finans kurumlarını başka bölgelere ya da Ankara'ya taşımalıyız. Önemli özel finans kuruluşları ile büyük şirketler merkezlerini taşıma yönünde hazırlıklar yürütüyor. Ankara Ulus'taki tarihi Merkez Bankası binası, içinde çalışanları ile bankanın geri dönüşünü bekliyor. Milli güç unsurlarımızı, krizlere ve afetlere müdahale edecek altyapımızı gözden geçirmeli, gerekirse yeni bir mastır planla organize etmeliyiz. Harekât Merkezleri ve Afetlere Müdahale Merkezleri bunun için tabiat olaylarından, bombadan, kimyasal, biyolojik saldırıdan ve diğer etmenlerden etkilenmeyecek şekilde organize edilir. Bu merkezlerin iletişimi kesilmez; gerekirse uydu yetenekleri devreye sokulur. Depremde mobil iletişimin kesilmesinin bize ne kadar büyük bedel ödettiğini hep birlikte yaşayıp gördük. Özetle krizlerle ve afetlerle mücadele edecek milli güç unsurlarımızı gözden geçirmek, eksiklerimizi gidermek, gerektiğinde yeniden organize etmek zorundayız. EKONOMİYİ GÖZ ARDI EDEMEYİZ Yine ulusal güvenlik meselelerinden biri olan ekonomi başlığı da çok önemli. Hala vatandaşın saydığı sorun alanlarında ilk sırada ekonomi var. Konut ihtiyacı ve barınma kadar, geniş kitlelerin beslenmesi, gıda arz ve güvenliği de ulusal güvenlik başlıklarımız arasında sayılıyor. Seçim sonrası hangi iktidar iş başına gelirse gelsin mücadele edeceği başlıklar; yüksek kur, enflasyon-hayat pahalılığı, konut ihtiyacı, deprem inşa maliyeti, yüksek faiz, dış finansman ihtiyacı ve sağlıklı finans yönetimi,