Ateş, en çok yakanı yakar
Buldukları ilk fırsatta çınar altındaki o çay ocağında buluşur, tavşan kanı çaylar eşliğinde Dünya ve Türkiye gündemini kendilerine has üsluplarıyla konuşurlardı. Yine öyle yaptılar. Çınar altındaki o çay ocağında buluştular. Kendilerine biri demli iki çay söylediler. Adam bilge adama:
"Üstad", dedi. "Muhataplarını detay denizlerinde boğan uzun ve faydasız analizlerden bıktım usandım. Dilersen gündemi kısa kısa soru ve cevaplarla değerlendirelim."
Bilge adam çayından bir yudum içerek:
"Söyleyene sormak, sorana da söylemek icap eder," dedi.
"Üstadım, ne olacak bu dünyanın hali" diye sordu adam.
Bilge adam şu cevabı verdi:
"Yaratıldığı günden bugüne âlemde değişen sadece takvimler, isimler ve araçlardır. Dünyada dün ne olmuşsa, bugünde yarında o olacaktır. Zalimler elbette döktükleri kan ve gözyaşı deryasında boğulacaktır."
Adam, İsrail'in Gazze'de gerçekleştirdiği soykırımı kastederek:
Birazda sesini yükseltsek, "Bu vahşeti kim durduracak" dedi.
Bilge adam kendinden emin bir şekilde bu soruya şu cevabı verdi:
"Yüreklerimizi burkan, vicdanlarımızı sızlatan bu vahşeti vahdet durduracak."
"Hayret ediyorum" dedi adam. "Üstadım, şu koskoca dünya yetmiyor mu bize"
Bilge adam:
"Aah dostum!" dedi. "Şu dünya mevcut hali ile bütün açları doyurur. Fakat bu şekilde yüz tane dünya daha olsa, aç gözlüler hep açtır."
Adam bilge arkadaşına sormaya devam etti:
"Ülkeler ve insanlar sence neden savaşır"
"Neden olacak" dedi bilge adam ve ekledi: "Barış içinde yaşamayı başaramadıkları, beceremedikleri için."
Adam:
"Çaylarımızı tazelemişken, sorularımızıda tazeleyelim," dedi.
Bilge adama şunu sordu: