Azılı ve sadist soykırımcıların iki yıldır sürdürdükleri Gazze'deki barbar katliamlar birkaç gün sonra üçüncü yılına girecek. 727 gündür 8 milyar insan, 8 milyon sadist siyonistin sistemli psikolojik işkencesine maruz kalıyor. İnsanların artık bu mezalimi kaldıracak gücü kalmadı. Toplumlar kaynıyor. Sumud Filosu'na yapılan baskın bu öfkeyi had safhaya taşıdı.
Üstelik soykırımcılar daha da azdı. Büyük bir vahşete hazırlanıyorlar. İşgalci İsrail, Gazze'nin kuzeyinde tüm baskılara rağmen Han Yunus ile Refah arasındaki kıyı şeridi ile Deyr el Belah'ta El Reşit Caddesi etrafındaki daracık alana sürgün edilmeye direnen 250 bin Gazzeliyi toptan yok etmeyi hedefliyor.
İnsanlığın Gazze'ye ateşkes ve barış getirmesini beklediği umduğu Trump'ın planı fare doğurdu. Yeni bir teslim, işgal ve manda projesinden farkı yok. ABD'nin planındaki siyonist hinlik, Gazze'deki soykırıma bir yönetim ve güvenlik krizi olarak bakmasıdır.
Bırakın asıl sorunun bir halkın varlık mücadelesi, bir vatan ve ulusal egemenlik savunması olduğunu, Gazze'deki soykırıma insani bir trajedi merceğinden bile bakmaktan çok uzak. Plan, iki devletli çözümü tamamen yok edip Filistin'in direniş iradesini teslim almayı amaçlıyor.
***
Bu nedenle Trump'ın 20 maddelik Gazze planı tamamen siyonist işgali ve soykırımı meşrulaştıran sömürgeci bir zihniyetle hazırlanmış. Bu emperyalist kibir, kuşku yok ki gemisi uzun zamandır su alan ABD'nin hegemonik ölümünü daha da hızlandıracaktır. Oysa Trump, büyük bir iş çıkardığına inanıyor. Evet, siyonistler adına büyük bir iş. Hatta Gazze'ye ek olarak bölgede de genel barışı sağlayacağını söyleyen Trump, Rusya- Ukrayna savaşını dahi bitireceğini ileri sürüyor.Fakat hayal dünyasında yaşıyor. Eğer Trump, Pax-Americana'yı yeniden tesis edip bölgede ahlaki hegemonyasını sağlamlaştırmak istiyorsa ilk olarak Rus ve Çinli liderlerden aşağı kalmayan bir Filistin söylemine sahip olmak zorunda. Oysa Trump önceliği ABD'ye değil İsrail'e veriyor. Bu da jeopolitik güç rekabetinde ABD'nin Çin ve Rusya'ya karşı İslam dünyasının desteğini alamayacağını gösteriyor.
Zira Putin ve Şi, Ortadoğu'da istikrarın Filistin devletinden geçtiğinin