Yukarı bakma! Aşağıya bak

Dünyanın sonunu hazırlayanların yarattığı gündem hiç değişmiyor. İnsanlık aynı oyunun; siyasi ve ekonomik hesaplaşmaların, tehditlerin, kavgaların, restleşmelerin içine düşüyor. Üstelik dünyanın küresel bir iklim felaketiyle yok olacağının, geri sayımın başladığının bilincinde oldukları halde.Kötü olan iki şeyden birini seçmek zorunda kalanlar için söylenir: Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık!Einstein'dan sonra adını bilim dünyasına yazdıran fizikçi Stephen Hawking, birkaç yıl önce, insanlığın büyük bir yıkımdan kurtulması için zamanın daraldığını, dünyanın yüz yıllık bir ömrü kaldığını, uzaya yayılmanın bizi kendimizden kurtarabilecek tek şey olduğunu hatırlattı ve şöyle dedi: "Yeryüzü o kadar çok yönden tehdit altında bulunuyor ki, benim için iyimser olmak çok zor."Bu iyimserliği kaybeden sadece bilim dünyası değil. Birçok ülke dünyadan vazgeçmiş durumda. Öyle ki; Mars'ta, olmadı başka gezegenlerde yeni bir yaşam için uzayın derinliklerinde teknolojinin sınırlarını zorluyor, yapay zekâ ve muazzam büyüklükteki yatırımlarla dünyadan kaçışa hazırlanıyorlar. İki yıldır daha kaynağını keşfedemedikleri bir salgın yüzünden dünyayı eve hapseden süper devletler, uzayın keşfine katrilyonlar harcıyor, kendi aralarında "uzayın efendisi" kim olacak savaşını veriyorlar.Buna karşın aşağıda durum hayli trajikomik. Dünyanın sonunu hazırlayanların yarattığı gündem hiç değişmiyor. Dünya kamuoyunu; İngiltere Kraliçesi'nin tahtını kime bırakacağı, Rusya'nın savaş açıp açmayacağı, ABD'nin politikaları, Çin'in ekonomisiyle oyalıyorlar. Ve insanlık her defasında aynı oyunun içine düşüyor: Günlük politikalar üzerinden şekillenen siyasi ve ekonomik hesaplaşmaların, tehditlerin, kavgaların, restleşmelerinYani "aşağıda" daha büyük bir kavga var. Dünyadan 1 milyon türün yok oluşu, yangın, sel gibi felaketlerin artması, milyarlarca insanın göçü, yıkımı ve açlıkla boğuşması, bu devletlerin umurunda değil! Üstelik dünyanın giderek daha büyük felakete sürüklediğinin, küresel bir iklim felaketiyle yok olacağının, geri sayımın başladığının bilincinde oldukları halde.var taboolaDivId "";var taboolaPlacement "";if (adServiceConfig.isMobile()) {taboolaDivId "mid-article-thumbnails_mobile1_milliyet-" 6703967;taboolaPlacement"Mid Article Thumbnails_mobile1_milliyet";}else {taboolaDivId "mid-article-thumbnails_desktop1_milliyet-" 6703967;taboolaPlacement "Mid Article Thumbnails_desktop1_milliyet";}window._taboola window._taboola || ;_taboola.push({ mode: 'thumbnails-mid-a', container: taboolaDivId, placement: taboolaPlacement, target_type: 'mix' });_taboola.push({ article: 'auto', url: 'https:www.milliyet.com.tryazarlarbelma-akcurayukari-bakma-asagiya-bak-6703967' });Çünkü söyleyecek sözü olanların, dinleyicisinin olmadığı bir dünyada yaşıyoruz Sorunu yok sayan, çarpıtan, görmezden gelen, reddeden, küçümseyen bir dünyada İklim bilimcilerin dediği gibi; belli ki felaketlere olmadan inanmak insanın "çalışma şekli" değil. Gökbilimciler daha şanslı. Onlar felaketi daha görünür daha hızlı kılıyorlar. Kendi paçasını toplayamayan dünyaya, mesela kuyruklu bir yıldız gelip çarparsa ne olurdu, diye soruyorlar. Yanıt, felaketler karşısında insanların tepkilerini tecrübe edinmiş iklim bilimcilerden geliyor: "Don't Look Up" (Yukarı Bakma) filminde ne oluyorsa o olurdu, oluyor da...Son dönemde iklim bilimcilerin favorisi haline gelen film, düşük profilli iki gökbilimcinin kuyruklu bir yıldızın altı ay sonra dünyaya çarpacağını fark etmeleriyle başlar. Politikacıları, medyayı ve halkı uyarırlar ama nafile! Bilim çaresiz kalır, siyaset bu felaketten rant elde etmenin peşine düşer, basın ciddiye almaz, halk panikler. Sonuç; kuyruklu yıldız çarpar ve dünya yok olur. "Elon Musk" gibi zenginler uzaya gider ama onlar da orada "kurda kuşa" yem olurlar.