Kolektif unutuşun heykeli

17 Temmuz 1993 sabahı

Akçakoca'da bir teknenin içinde küçük bir kız, babasına bağırarak seslendi. "Baba, denizden bir adam çıktı."

Suyun yüzünde bir heykel, dalgalarla sürekli ters yüz oluyordu. Mahmut Kaptan anlam veremedi. Kardeşini çağırdı.

O da baktı ve "Bu Lenin," dedi. Lenin'in heykelini halatla bağlayıp Akçakoca sahiline yöneldiler.

İnsanlar kıyıya vuran sakallı, vizon kürklü, burnu kopmuş heykelin başında toplandı.

Heykeli herkes görmek, dokunmak istiyordu. İçlerinden biri: "Ağaçtan yapılmış, sanki ağaca can vermişler," dedi.

Bir heykeltıraşın elinden çıktığı belliydi.

Peki, ama kimin heykeli

Mahmut Kaptan'ın kardeşi gibi Akçakoca'nın solcuları da teşhis koydu:

Bu heykel, Ekim Devrimi'nin lideri ve Sovyetler Birliği'nin kurucusu Vladimir Lenin'in heykeli,dediler.

İlçe bir anda hareketlendi. Belediye heykele el koydu.

Heykelin kopan burnunu onarması için bir heykeltıraş aradılar.

Heykeltıraş bulunamadı.

İlçede maket işleri yapan bir mahalle ustasına heykeli onarması için teslim ettiler. Ellerinde Lenin'in bir fotoğrafı da yok!

İlkinde burun küçük oldu; sonra bir burun, bir burun daha derken "Rizeli" burnunda karar kıldılar.

Heykeli bulan Mahmut Kaptan ile heykele el koyan belediyenin arası açıldı. Belediye uzun yıllar heykeli bir depoda sakladı.

Aradan yıllar geçti, 2009 yılında Ankara ile gerçekleşen görüşmeler sonucunda Lenin heykelinin kasaba meydanına dikilmemesi, kasabaya yapılacak bir müzede sergilenmesi kararı çıktı. Ama heykel depoda kaldı ve sonra kayboldu.

Ve geçtiğimiz günlerde, 32 yıl sonra yeniden bulundu. Hem de halka sergilenmek üzere.

Lenin'in Akçakoca'daki heykeli; sadece Karadeniz'e sürüklenmiş bir taş figür değil, aynı zamanda kolektif hafızanın, tarihsel yüzleşmenin ve lider kültüyle kurulan çelişkili ilişkinin canlı bir simgesi.
Çünkü heykeller bazen sadece bir dönemi değil, o dönemin unutulmak istenen ya da hatırlanması dayatılan yüzünü de temsil eder.

Dünyanın dört bir yanında yıkılan, devrilen, boynuna ip geçirilip sokaklarda sürüklenen bu heykeller yalnızca taş ya da bronzdan yapılmış yapılar değil, toplumsal hafızanın, siyasal hesaplaşmanın en görünür yüzleridir.
Bir liderin heykeli yıkıldığında, aslında onunla bir rejim, bir ideoloji, bir dönem de tarihten silinir.

Rejimle birlikte heykellerin yıkılması da bundan. Tarih boyunca iktidarların hem kudret simgesi hem de halkın öfke nesnesi olmasından