Cezayla vicdan değişir mi

Ceza suçluyu dönüştürmeye yeter mi Yoksa vicdan toplumun inşa ettiği bir şey mi Kuşkusuz adalet sisteminde yapılan her reform, belirli bir teknik iyileştirmeyi hedefler.

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'un açıkladığı yeni infaz düzenlemeleri, toplumda giderek kökleşen cezasızlık algısını kırmayı amaçlıyor.

Yeni düzenlemeyle artık 6 ay hapis cezası alan biri en az 9 gün, 2 yıl ceza alan biri ise en az 36 gün cezaevinde kalacak.

Bakan Tunç'un 3,6 milyon suçluya yönelik iyileştirme faaliyeti, 1,4 milyon kişiye kamu hizmeti görevi, 71 bin kişinin elektronik izleme sistemine dahil edilmesi yönündeki açıklamaları da devletin yalnızca cezalandırmak değil, suçluyu topluma kazandırmak gibi bir hedefi olduğunu gösteriyor.

Toplumun adalet anlayışı sadece yasalarla değil, toplumsal hafızayla, ahlakla ve şiddetle kurduğu ilişkiyle de şekillenir.

Yani ceza ve rehabilitasyon suçlunun zihninde bir değişim yaratmıyorsa, yasaların da işlevi kalmaz.

Bu nedenle ceza süresinden önce değişmesi gereken, suçun toplumsal algısı.

Cezanın süreyle değil, anlamla ilgisi var.

Failin dönüşmesi için toplumun da şiddetle ve cezasızlıkla ilişkisini gözden geçirmesi gerekiyor.

Şiddeti bir erkeklik göstergesi, uyuşturucuyu bir çıkış yolu, kadına saldırıyı "namus" bahanesiyle meşrulaştırdıkça, suçlunun değişmesini beklemek tek taraflı bir hayal olur.

Buna rağmen adalet reformlarının en çok tartışılan yönü, hangi suçun ne kadar ceza aldığıyla ilgili olması da düşündürücü.

Çünkü failin zihninde "Yatar, çıkarım" düşüncesi hâkimse, ceza yalnızca geçici bir formaliteye dönüşür.

Bu yüzden infaz sistemini ne kadar düzenlerseniz düzenleyin, toplum suçun meşruiyetini koruduğu sürece gerçek bir adalet duygusu oluşamaz.

Adaletin başarısı cezaların süresiyle değil, toplumda yarattığı dönüşümle ölçülür.

Hukuk yalnızca suçla değil, suçu doğuran kültürel ve sosyal ortamla da mücadele etmelidir.

Burada belki de hukuk sosyolojisi devreye girmeli; ceza hukuku sadece failin eylemine değil, yetiştiği çevreye, suça iten eşitsizliklere dair analiz üretmelidir. Aksi takdirde düzenlemeler sadece sistem güncellenmesi olur.

Modern ceza sistemleri yüzyıllarca suç işleyeni cezalandırma fikriyle yürüdü.

Ancak 20. yüzyıldan sonra bu yaklaşımın suçluyu dönüştürmediği, toplumu daha güvenli kılmadığı görüldü.

Peki, failin yeniden suç işlemeyeceğine dair toplumsal güveni nasıl inşa edeceğiz

Bu konuda failin cezalandırılması değil, dönüştürülmesi üzerine kurulu çok iyi uygulamalar da var. Norveç'te Bastoy Cezaevi gibi

Mahkûmlar hücrelerde değil, küçük evlerde yaşıyor.