Yapay zekâ iş dünyasının yeni çalışanı mı, yoksa ortağı mı

Geçen hafta teknoloji haberlerini tararken dikkatimi çeken bir şey oldu. Yapay zekâ artık yalnızca bilim kurgu filmlerinin değil, ofis koridorlarının da gündeminde. Masaların üstünde dosyaların arasında değil belki, ama bilgisayar ekranlarının ardında, müşteri hizmetlerinin sohbet penceresinde, e-ticaret sitelerinin öneri kutularında karşımıza çıkıyor. Kısacası, yapay zekâ iş dünyasının yeni "çalışanı" olmuş durumda. Fakat bu çalışan biraz farklı. Mesai saatine takılmaz, maaş bordrosu yoktur, tatil günlerini önemsemez. Üstelik çoğu zaman bizden daha hızlıdır.

Ama iş dünyasının insan merkezli çarklarına bu kadar "kusursuz" bir varlık eklenince, ister istemez yeni sorular da doğuyor: Güvenilebilir mi Her şeyi yapabilir mi Ve belki de en can alıcı soru: Bizim yerimize geçer mi

Genel olarak nerelerde etkin Amazon'un depolarında sessiz devrim

Amazon'un lojistik merkezlerini düşünün. Eskiden yüzlerce işçi ürünleri raflardan toplar, kutulara koyar, etiketlerdi. Bugün aynı işin büyük kısmını yapay zekâ destekli algoritmalar ve robotlar üstleniyor. Yapay zekâ hangi ürünün hangi rafta olduğunu, hangi siparişle birleştirilmesi gerektiğini saniyeler içinde hesaplıyor. Depo içinde çalışan insanlar ise artık kutu taşımaktan çok, sistemi denetleyen bir pozisyona kayıyor. Yani işler hızlanıyor ama aynı zamanda "işin doğası" da değişiyor.

Bizim alışkanlıklarımızı bizden iyi bilen algoritmalar

Türkiye'de de durum farklı değil. Trendyol ya da Hepsiburada'ya girdiğinizde karşınıza çıkan "sana özel sunulan ürünleri" görmüşsünüzdür. İşte orada sizi karşılayan ürünler rastgele değil. Yapay zekâ, önceki aramalarınızı, sepetinize eklediğiniz henüz satın almadığınız ürünleri, hatta bakma sürenizi bile hesaba katıyor. Böylece "tam bana göre" dediğiniz ürün aslında sizin davranışlarınızın bir yansıması. Yani algoritma sizi sizden iyi tanıyor. Tıpkı sosyal medyada gezinirken daha önceden ilgilendiğiniz 1-2 videoya benzer videoların karşınıza çıkması gibi.

Peki bu faydalı mı Evet. Ama aynı zamanda tüketici özgürlüğü üzerine düşündürücü bir ayna da tutuyor.

Bankalardaki yeni nesil müşteri temsilcileri

Bankaların dijital asistanlarıyla konuştuysanız, aslında bir yapay zekâ ile muhatap olduğunuzu fark etmişsinizdir. Basit soruları anında yanıtlıyor, kredi kartı limitinizi söylüyor, hatta bazı durumlarda kredi başvurunuzu değerlendiriyor. Burada yapay zekâ işin hızını ve verimliliğini artırıyor. Fakat aynı zamanda şeffaflık tartışmasını da gündeme taşıyor: "Kredi başvurunuz reddedildi". "Ama neden" sorusuna kim cevap verecek İşte güven meselesi tam da burada ortaya çıkıyor.

Sanayide Siemens örneği

Siemens'in üretim hatlarında kullanılan yapay zekâ sistemleri, makinelerin çıkardığı sesleri, titreşimlerini ve sensör verilerini analiz ederek "bir arıza çıkmadan önce" sinyal verebiliyor. Buna öngörücü bakım deniyor. Eskiden yüzbinlerce dolarlık zarara yol açabilecek bir arıza, şimdi birkaç saatlik basit bir bakım çalışmasıyla engelleniyor. Bu da yapay zekânın sadece ofislerde değil, fabrikalarda da oyunun kurallarını değiştirdiğini gösteriyor.

Güven, etik ve insan faktörü

Tüm bu örnekler bize yapay zekânın iş dünyasında "yardımcı"dan "karar vericiye" evrildiğini gösteriyor. Ancak DE-CIX firmasının yaptığı araştırmaya göre, şirketlerin hâlâ bu konuda kararsız olduğunu söylüyor.

Türk şirketlerinin %43'ü yapay zekâya yatırım yapmayı planlıyor. Ama yalnızca %2'si, bunu tüm kurum stratejisinin merkezine koyuyor. Üstelik yöneticilerin yarısı hâlâ yapay zekâya tam anlamıyla güvenemiyor.