Taş yiyen martı gibi...
Çok aç kaldıklarında plastik, taş vs. yiyen martıların bir süre sonra besin yetmezliği yüzünden öldüklerini anlatan bir yazı okumuştum.
Hayvanlar içgüdüleriyle yararlı besinleri ayırt edebilirler ama açlık bu; taş da yedirtir, ağaç kabuğu da...
Peki ama bunca gıda varlığına, refah düzeyine, satın alma gücüne rağmen şu gelişmiş toplumlardaki 'sağlıksız' beslenme alışkanlığına ne demeli.
Evet, taş toprak yemiyoruz belki ama vitamin, mineral, lif, sağlıklı yağ ve kaliteli protein yoksunu ne kadar gıda varsa paramızla bize satılıyor; cipsler, gazlı içecekler ünlülerin oynadığı reklamlarda ballandırılarak anlatılıyor.
Hazır yapılmışı, paketlenmişi varken kim uğraşacak tencere tavayla!
Aç telefonu, ver siparişi hazır yemek beş dakikada kapına gelsin!
Can boğazdan gelir ama galiba aynı yerden de gidiyor.
Hızlı yaşamanın bedeli sonradan aheste çıkıyor; obezite, diyabet, tansiyon, kalp damar hastalıkları, kanser hiç olmadığı kadar artmış.
Geçenlerde akşam gazetesinin arka sayfasında yer alan bir habere göre, İngiltere'de Gıda Vakfı'nın hazırladığı bir raporda, İngiliz çocukların yetersiz ve kalitesiz beslenme sebebiyle daha kısa, daha şişman ve sağlıksız olduğu açıklanmış.
Rapora göre 2006'dan itibaren 10-11 yaş civarı çocuklarda obezite yüzde 30, tip iki diyabet yüzde 22 yükselmiş.
İngiliz çocuklar 2013'ten itibaren ise kısalmaya başlamış.
Ne yazık ki beslenme alışkanlıklarından kaynaklanan sorun yanlızca İngiltere ile sınırlı değil.