Darbelerin yol açtığı mağduriyet, hem bireysel hem de toplumsal/siyasal etkileri bakımından sinemanın da konusu oldu.
12 Eylül askeri darbesinin seneyi devriyesinde sistematik ve toplumsal şiddetin kaynaklarını araştıran, temellerini sorgulayan önemli bir filmden bahsetmek isterim.
Gülün Bittiği Yer... Hani bizde bir deyim vardır; anne baba ya da öğretmenin terbiye için attığı tokat kastedilerek, 'vurduğu yerde gül biter' denir... İşte bu deyimden adını alan bir film...
İsmail Güneş imzalı Gülün Bittiği yer, bireyden topluma ya da toplumdan bireye doğru yansıyan şiddeti konu alan bir film ve elbette 12 Eylül askeri darbesi ile bağlantılı bir hikaye...
1999 yapımı filmde, gözaltına alınıp günlerce süren işkenceden sonra suçlu olmadığı anlaşılarak serbest bırakılan bir gencin dramı anlatılır.
Her ne kadar12 Eylül döneminde yapılan işkenceler konu edilse de genel planda aileden başlayarak kurumlara sirayet eden şiddet olgusunun sorgulandığı filmde Cüneyt Arkın, Tolga Tibet ve Yağmur Kaşifoğlu başrolleri paylaşıyor.
Geriye dönüşlerle anlatılan hikayede, hapse giren bir gencin yaşadığı fizyolojik ve psikolojik çöküş ele alınır.
Üniversitede mühendislik okuyan bu genç, bir gece ansızın polisler tarafında aile evinden alınır, günler süren işkencelere maruz kalır. Bir süre sonra serbest bırakılsa da ondan geriye özgüvenini kaybetmiş bir şahsiyet kalır.
Cüneyt Arkın, trende karşılaştığı bu gençle empati kurmaya çalışan babacan bir savcı rolünde...
Filmin en önemli özelliği, şiddetin toplumun kılcal damarlarına kadar yayılmış bir olgu olduğunu haykırmasıdır.
Düşünün ki bir anne çocuğunu öfkeyle hizaya getirmeye çalışıyor, bir baba kabahat işleyen oğlunu tokatlıyor; trafikte insanlar birbirine öfke saçıyor. Sokakta yan baktın kavgası çıkıyor.
İşte 'Gülün Bittiği Yer'in temel meselesi bu.
Ailede başlayan, okulda devam eden sosyal hayatta kök salan şiddet olgusu bir sarmal halinde kartopu gibi büyüyor, çığ olup üzerimize düşüyor ve toplumsal arızalara neden oluyor.