O stantlar artık yok

Şehirlerimize bakıyorum, binalar, caddeler, her yer irili ufaklı ticari tabelalarla dolu. Müthiş bir görüntü kirliliği...

Eve giderken bir parktan geçiyorum, yerler adeta sigara izmariti tarlasına dönüşmüş... Yetmedi sağa sola atılmış pet şişeler, çikolata, bisküvi gibi şeylerin ambalaj atıkları... Ağaç diplerine, çimlere, kaldırıma bırakılmış meyve suyu kutuları, boş soda şişeleri...

Sahi, bunca kirlilikle hangi 'temizlik görevlisi' başa çıkabilir.

Temizlik imandandır. Kendini, evini, sokağını, mahalleni, semtini, şehrini, ülkeni; nihayetinde, dünyayı temiz tutmak bir bilinç ve kültür meselesidir.

Bunun için her ferdin kalbinde bir 'temizlik görevlisi' olmalı. Bu da ancak aileden başlayan 'temel eğitim' ile mümkün...

Şehirlerimiz aynı zamanda gürültülü... Kronik sorunumuz trafik bir yana, üst geçitler, metro girişleri, caddeler, meydanlar SMA hastası yakınlarının kurduğu sesli stantlarla doluydu.

'Doluydu' diyorum çünkü yakın zamanda valilik tarafından (vatandaşlardan gelen yoğun şikayetler üzerine) bu stantlar kaldırıldı.

Metrobüse binmek için her gün kullandığım bir üst geçitte bu stantlardan 12-13 tane olurdu. Tek bir üst geçitte bile 13 adet stant...

Çoğunun başında kimse yok. Otomatik bir ses kaydıyla 'yardım' çağrısında bulunan söz konusu stantlar çeşitli usulsüzlüklerin de tespit edilmesi üzerine kaldırıldı.

Şimdi üzerinden geçtiğim o köprüde o stantlar ve dolayısıyla hoparlör gürültüsü yok.

Yardımlaşma ve toplumsal dayanışma elbette önemli ve olması gerekir. Ancak şu 'sesli stant' meselesi gerçekten de çığırından çıkmıştı.