Bundan birkaç yıl önce serhat ilimiz Kars'a gitmiştim. Doğasıyla, havasıyla, bereketli topraklarıyla, çiçeklerle süslü meralarıyla gerçekten de büyüleyici bir şehir...
Ama o güzel şehirde kulağıma aynı cümle çalındı her yerde:
"Gençler gidiyor..."
Bunun en büyük sebebi, istihdam azlığı ve sert iklim koşulları.
İstihdam meselesi, devletin ve ilgili kurumların alacağı tedbirlerle çözülebilir belki, ama soğuk hava Kars, Erzurum gibi illerimizin değişmez coğrafi gerçeğidir.
Dolayısıyla yaşam standartları ve şehir planlaması da bu gerçekliğe göre şekillendirilmek zorunda.
Öte yandan kentler büyüdükçe hayat küçülüyor artık. Evler daralıyor, sokaklar daralıyor, kalpler daralıyor...
Dedelerin torunlarla aynı sofraya oturduğu günler gitgide geride kalıyor.
Şehirlerimizde binalar yükseldikçe insanlık küçülüyor. Trafikte sinir, evde suskunluk, sokakta yabancılık birikiyor; sabır azalıyor, birbirimizi anlama isteği azalıyor.
Şu gelen sosyolojik dönüşümün korkutucu ayak sesleri midir Yalnız yaşayanların oranı her yıl artıyor.
Avrupa İstatistik Ofisi verilerine göre Almanya'da yalnız yaşayanların oranı yüzde 20,3.
Avrupa ortalaması yüzde 16,1.
Finlandiya, İsveç ve Litvanya gibi ülkelerde bu oran daha da yüksek.
Ülkemiz de artık bu ortalamayı yakalamış durumda.
Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre son sekiz yılda yalnız yaşayan fertlerin oranı yüzde 14,9'dan yüzde 20'ye yükseldi.
Sanki gerçek olamazmış gibi geliyor ama rakamlar söylüyor; Gümüşhane'de bu oran yüzde 31,7. Düşünsenize; üç evden biri sadece bir insana ait.

18