Gazetelerde gelenektir; yılbaşına doğru genel bir döküm yapılır, senenin en önemli olayları hatırlatılır. Bu dökümün en hüzünlü başlığı ise hiç kuşkusuz "kaybettiklerimiz"dir.
Ajansların bugünlerde geçtiği haberlerden birinin başlığı şöyle: "Kültür ve sanat dünyasının ünlü isimleri 2025'te hayata veda etti."
Dikkat ederseniz, "öldü" yerine 'hayata veda etti' cümlesi tercih edilmiş.
Ölüm haberleri basında (genellikle) "vefat etti" ifadesiyle verilir. Hele ki aramızdan ayrılan kişi sevilen, sayılan, saygın bir bilim insanı, edebiyatçı ya da devlet adamı ise başlık genellikle "kaybettik" diye atılır. "Öldü" kelimesi pek kullanılmaz.
Sanki kelimenin sertliği, ölümün soğuk gerçeğini daha da ağırlaştıracakmış gibi...
İnsanoğlu ne kadar unutmak isterse istesin, ne denli görmezden gelirse gelsin, hayat pamuk ipliğine bağlı. Ölüm, çoğu zaman ansızın çıkar insanın karşısına.
2025 yılı içinde 'kaybettiklerimiz' listesine bir göz gezdiriyorsunuz; milyonların gönlünde yer etmiş isimler... Ferdi Tayfur, Edip Akbayram, Selim İleri, İlhan Şeşen, Filiz Akın, Volkan Konak, Hasan Çelebi, Osman Sınav, Muazzez Abacı, Engin Çağlar, Ahmet Gülhan...
Ölüm, insanlığın en eski ve sarsıcı sorusu... Bu kaçınılmaz hakikat, edebiyatı da en başından beri meşgul etmiştir. Şairler, yazarlar bu büyük bilinmezi kimi zaman bir ayrılık acısı, kimi zaman bir hesaplaşma, kimi zaman da yeni bir başlangıç olarak anlatmışlardır.
Hümeyra'dan severek dinlediğimiz "Sessiz Gemi", Yahya Kemal'in aynı adlı şiirinden bestelenmiştir. Şairin dizeleri bir ölüyle vedalaşır gibidir. 'Limandan sessizce ayrılan gemi', dönüşü olmayan 'son yolculuğu' anlatır. Giden gider; kalanlar rıhtımda, gözleri nemli, ufka bakar.
Ne şairane, ne güzel bir anlatım.
Güzelin de güzeli var...
Bugünlerde 572. vefat yıldönümünde yad ettiğimiz Hz. Mevlana, ölümü bir yok oluş olarak değil, sevgiliye kavuşma anı olarak görür. Bu yüzden kendi vefat gecesini "Şeb-i Arûs", yani düğün gecesi diye adlandırır. Ona göre ölüm, ruhun asıl kaynağına dönüşüdür; matem değil, sevinçle karşılanması gerekir. Bu anlayış, klasik edebiyatımızdaki fanilik düşüncesine derinlik kazandırır.

14