Türk dizileri girdiği ülkeyi fethediyor

Fatih Aksoy'un dediği gibi Türk dizileri artık sadece ekranlarda değil, dünyada bir kültür elçisi gibi dolaşıyor.

170 ülkeye satılan projeler, sadece yapımcının cebini doldurmuyor; turizmden eğitime, markalardan hastanelere kadar pek çok alana fayda sağlıyor.

Bölüm başı maliyetler 300 bin doları bulsa da, yurtdışı satışlarıyla o paranın kat kat fazlası geri dönüyor.

Daha önemlisi, bir ülkenin dizisini izleyen seyirci o ülkeye sempati besliyor.

İstanbul'un sokaklarını gören Latin Amerikalı turist, Kapadokya'yı merak eden Asyalı izleyici boşuna artmıyor.

Kısacası Türk dizileri artık sadece 'dizi' değil; en güçlü tanıtım filmimiz. Çin'e de girersek, dünya ekranlarında tekelleşmeye doğru gidiyoruz.

Kalem senaristin, güç seyircinin

Eskiden senaryoyu yazar yazardı, izleyici sadece izlerdi.

Şimdi işler tersine döndü.

Kızılcık Şerbeti'ndeki Doğa-Firaz aşkına gelen tepki sonrası sahneler değişti.

Daha önce Kızıl Goncalar'da da aynı şey yaşanmıştı.

Artık dizilerin yönünü kalem değil, seyircinin klavyesi belirliyor.

İyi mi kötü mü tartışılır ama gerçek şu: Son söz seyircinin!

Dizi değil, uzatılmış film olmuş