1882'nin New York'u... Eski zenginlerin köklü ihtişamı ile yeni zenginlerin yükselişi karşı karşıya geliyor... "Old money" cephesinde aristokrat asaletiyle herkese tepeden bakanlar ve karşılarında hırslı "new money" aileleri... Servet, ırk, sınıf, hırs ve toplumsal değişim gibi temaları işleyen "The Gilded Age" dizisi yeni sezonunda da izleyicilerine ihtişamlı balolar, zarif ama sert toplumsal oyunlar ve hiç eksilmeyen bir gerilim sunuyor. Dizinin yaratıcısı Julian Fellowes, başrol oyuncuları Carrie Coon ve Christine Baranski'yle "The Gilded Age"i konuştuk.
◊ Julian, "The Gilded Age"in teması üzerine neler söyleyebilirsiniz
- Julian Fellowes: Kendilerini paranın kaybı ya da mevki kaybından hiç etkilenmediklerine inandıran insanlar beni her zaman çok etkilemiştir. Sanki her şey eskisi gibi devam edebilirmiş gibi davranırlar. Oysa elbette ki devam edemez. Bugün bile bunu biliyoruz. Dizide Agnes karakteri (eski zengin) var. Doğuştan gelen asaletin değiştirilemeyeceğine dair aslında Avrupa kökenli bir inanca sahip. Başlangıçta her şeyin normal gideceğine dair sahte bir özgüvenle hareket ediyor. Ama elbette öyle olmayacağını biliyoruz.
Cynthia'nın (Nixon) harika performansı ve Ada karakteri üzerinden şunu anlıyoruz: Ada uyumlu bir insan, işlerin kolay ve sorunsuz yürümesini isteyen biri. Bu onun inançsız olduğu anlamına gelmiyor. Bir süreliğine, kendi doğası ve cömertliği nedeniyle Agnes'in çok fazla şeyin değişmediği oyununu sürdürmesine izin veriyor. Ama elbette değişti. Ben de gerçekten bu dönüşümü keşfetmek istedim.
Haberin Devamıİngilizler, paranın kaybının hiçbir şeyi etkilemediğine inanma eğilimindedir. Elbette ki bu günümüzde saçmalık ama o zaman da saçmalıktı. Yine de bence İngilizler kendilerini Amerikalılardan daha çok kandırıyorlar.
Genel olarak Amerikalılar, "Şimdi durum nasıl" konusunda daha gerçekçi bir millet. İşte biz de tam olarak bunu görüyoruz: Bu iki kız kardeşle birlikte değişimi açıkça göstermek ve bu kız kardeşlerin kendi aralarında yüzleşmesi. Benim ilgimi çeken de aslında buydu.
◊ Bir sezonun hikâye arkını (büyük çizgisini) belirlerken nereden başlıyorsunuz Varmak istediğiniz bazı tarihsel dönüm noktaları oluyor mu Her sezon ne yapmak istediğinizi nasıl planlıyorsunuz
- Julian Fellowes: Aslında biz bunu konuşarak şekillendiriyoruz. Nereye varmak istediğimizi önceden netleştiriyoruz. Asıl mesele, oraya nasıl gideceğimiz oluyor. Bu noktada bazı gerçek tarihsel olayları işin içine katmayı seviyoruz.
Haberin DevamıBöylece hikâyeyi zemine oturtup gerçekçi, inandırıcı ve umarım ilgi çekici hale getiriyoruz. Ama temelde ilk çözülmesi gereken şey, nereye gideceğimiz. Ondan sonra ise rotayı nasıl izleyeceğimiz üzerine tartışıyoruz.
Carrie Coon'a dizide Nathan Lane eşlik ediyor.
BİRBİRİMİZİ İNCİTMEBİÇİMİMİZ DEĞİŞMEDİ
◊ Diziyle günümüz dünyasında yaşananlar arasında herhangi bir benzerlik var mı
- Julian Fellowes: Evet. Bence bunun çok farkındaydık. Özellikle ikinci sezonu yaparken, Elon Musk ve rakipleri uzaya ulaşma yarışına girmişlerdi. Hatırlıyor musunuz, roketleriyle ve uzay şirketleriyle... Yani Gilded Age (Yaldızlı Çağ) döneminde roket yoktu ama olsaydı, yapacakları şey aynısı olurdu. Biz de aslında başka bir ego dünyasının içinde olduğumuzun farkındaydık. Herkesin erdemli sinyali verdiği, "Ah çok üzgünüm, bilmem hangi yerdeki insanlar yeterince yemek bulamıyor" dediği ama aslında yüzeyin hemen altında egonun pusuya yatıp tekrar fırlamayı beklediği bir dünyaydı. Ve bence şu anda da tam olarak aynı durumun ortasında yaşıyoruz.
Haberin DevamıPolitik olarak da dünya şu anda öyle garip ki, artık kime oy vereceğinizi söylemek neredeyse imkânsız. Her şey öylesine değişti ki... Ayrıca bence dönem dizisi yaparken görevlerimizden biri de değişmeyen şeyleri işaret etmektir. Çok şey farklı tabii. Tepkiler farklı, toplum kuralları farklı ama değişmeyen de çok şey var. Birbirimizi incitme biçimimiz, entrika kurma yollarımız, kendi prestijimize duyduğumuz önem... Tüm bunlar açısından baktığınızda Gilded Age ile bugün arasında çok fazla paralellik var.
Bence özellikle George ve Bertha'nın durumundan bahsetmek de gerekir. Evlenirsiniz, inanılmaz mutlusunuzdur ve sonra işler bozulmaya başlar. Buna inanamazsınız. "Nasıl oluyor da her şey yolundayken şimdi bu hale geldi" diye düşünürsünüz. George ve Bertha'nın durumu da tam olarak bu. Çünkü sonunda bir tür farkındalığa ulaşıyorlar.
Haberin DevamıBertha'nın tavrı şu: "Tanrı aşkına, her şey yolunda. Sorunun ne Hadi yemeğe oturalım." Bütün bu dinamikleri keşfetmek bence çok keyifli, çünkü aslında izleyiciye verilen mesaj şu: Bu o dönemde de oluyordu, bugün de oluyor.