Suriyeli Nadia'nın gerçek masalı

Özden Selim Karadana imzalı 'Tilkiler ve Kötü Kalpli İtler', Algı Eke'nin gösterişçilikten uzak, etkileyici oyunculuğuyla seyirciye başka türlü bir 'göçmen öyküsü' anlatıyor...TİLKİLER VEKÖTÜ KALPLİ İTLERTİYATRO YAN ETKİ (BEŞ ÜZERİNDEN ÜÇ BUÇUK YILDIZ)-Yazan-yöneten:Özden Selim Karadana-Oyuncu: Algı Eke-Süre: 60 dakika-Ne zaman, nerede:9 Kasım Çarşamba 20.30'da Caddebostan Kültür Merkezi'nde, 18 Kasım Cuma 20.30'da Hann Sahne'de.-Bilet fiyatı: 100 ve 120 liraHalep'teki kendi halinde yaşamından geriye eksik üyeleriyle ailesi -ama en çok artık 'annesi' olduğu en küçük kardeşi-, bir de 'ilk aile fotoğrafları' kalmış sadece. Dizilerden görüp merak ettiği İstanbul'un, dizilerdeki haline hiç benzemeyen bir semtinde, iki ailenin sığıştığı bir ev artık yeni hayatının adresi. Ona layık görülenle de başına gelen hemen her şeyle de tatlı tatlı dalga geçmesini bilen -belli ki bir başa çıkma yöntemi olarak- çok zeki, çok komik, taklitçi, muzip, çalışkan (başka şansı da yok zaten), becerikli, şefkatli ve dirayetli, gencecik bir kadın: Nadia. İç savaşla hayatı yerle bir olup da 'kurtuluşu' Türkiye'de bulan sayısız Suriyeliden biri. İstanbul'daki 'yeni hayatı' amcasının eviyle yine amcasının falafel dükkânı arasında sıkışmış kalmış, evde ve dükkânda ücretsiz işgücü olarak sayısız işe koşulan bir kadın...Haberin DevamıSahnede, Algı Eke'nin maharetli oyunculuğuna teslim edilmiş bir karakter Nadia ama bir o kadar da gerçek bir insan. İstanbul'da ya da mültecilerin yerleşmek zorunda kaldığı başka şehirlerde, Avrupa'nın da pek çok kentinde yaşayan, gerçek bir Suriyeli kadın. Özden Selim Karadana'nın kaleminden çıkmış 'Tilkiler ve Kötü Kalpli İtler'de yaşıyor Nadia ve çok nahif, çok gerçek öyküsünü anlatıyor seyirciye. İnsanın canını yakan, isyan ettiren ama bir o kadar da eğlenceli, tempolu ve seyirci dostu bir öykü anlattığı...'Seyirci dostu'na özel vurgu; boş sahnede tek başına, sadece ışık ve ahşap bir platform marifetiyle seyirciyi çekip yakalamak, hele ki tek kişilik oyunların sayısı türlü sebeplerle hızla artarken, pek kolay iş değil. Karadana, hem de sahnelediği ilk metninde bunu hayli incelikli bir yerden başarıyor. Bir göçmen öyküsünü; odağını çok net bir yere kurarak meselesini ajite etmeden, izleyicisini sıkmadan, mizah dozunu tatlı bir ölçekte tutarak ve iyi bir oyuncu yönetimiyle taşıyor sahneye. Göç meselesini ele alırken mevzuyu bir sürü uçtan tutup çekiştirerek odağı kaybetmek, meseleyi dağıtıp oyunu tabiri caizse çorbaya çevirmek an meselesidir. Ki örneklerini sıkça görüyoruz... Karadana'nın başarısı, konusunu ve karakterini kendinden emin bir hatta tutup anlatmakta. Nadia'nın yaşadıklarını dinlerken ona 'acımamamızı' sağlamayı başarıyor örneğin. Bilhassa; görünmeyen-ücretsiz kadın emeğini, seyirciye 'ders vermeden', usul usul anlatıyor. Nadia'nın oyun boyu, masallarla gerçek arasında kuvvetli bir yaşam bağı kurması da oyunu özgünleştiriyor.Haberin DevamıAlgı Eke bu sağlam yapıyı alıp boş sahnede karakterini ve ailesini, yaşadıklarını gösterişten uzak ve böyle olduğu için de doğal bir etkileyicilikle alıp