Vüs'at O. Bener 100 yaşında

Meslek yaşamımda yolumu çizen ustalarım Melih Cevdet Anday, Haldun Taner, Mina Urgan ve Halet Çambel'in 100. yaşlarını kutlayalı epey zaman oldu. Öykü, roman, oyun yazarı Vüs'at O. Bener onlardan yaşça küçüktü. Aramızdan 2005'te, 83 yaşındayken ayrılmıştı. 2022'de 100. yaşını sürüyor. Tanımaktan onur duyduğum bir sevgili dosttu Vüs'at Bener. Semih Gümüş'ün nitelemesiyle bir "kara anlatı yazarı"ydı. Çok zor üreten, yazarken acı çeken ama dilsel ve biçemsel özelliklerle bezediği söylemiyle beğeni çıtamızı yükselten bir yazın eriydi.Adını ilk kez üniversite yıllarımızda Cevat Çapan hocamızdan duymuştuk. Çok sevdiği bir yazar, üstelik de yakın dostuymuş. Türk Dil Kurumu ödüllü "Ihlamur Ağacı" oyununun kapağına 1962 yılını not etmişim. Bu kitabı yazarına imzalattığımda ise aradan 13 yıl geçmişti. Uluslararası bir ödül kazanmış olan -baskısı tükenmiş- "Dost" öyküsünü de içeren kitabını ise bir kuzenimin kitaplığından aşırdığımı anımsıyorum.ÖYKÜ, ROMAN, ŞİİR, TİYATRO YAPITLARI ÜRETTİEşi Ayşe Bener hem liseden ve üniversiteden arkadaşımdı hem de ODTÜ'de aynı bölümde çalışıyorduk. Ankara'daki evlerimiz birbirine uzak semtlerdeydi. Yine de Vüs'at ile zaman zaman buluşur ya da telefonda söyleşirdik. İki öykü kitabı "Dost" (1952), "Yaşamasız" (1957) ve "Ihlamur Ağacı" oyunundan sonra yazmaz olmuştu. Bir devlet kurumunda çalışıyordu. Çok sevdiği kız kardeşi Bilge ve erkek kardeşi, ünlü yazar Erhan Bener de Ankara'da yaşıyordu. Vüs'at, dingin görünüşlü, az konuşan, sesini yükselttiğine hiç tanık olmadığımız, alçakgönüllü, sevimli bir adamdı. İçinde kopmakta olan fırtınaları açığa vurmadığını o zamanlar bilmiyorduk.1980'lerden başlayarak "İpin Ucu" adlı oyununu, "Buzul Çağının Virüsü" romanını art arda yazdı. Sonra, "Siyah Beyaz", "Manzumeler", "Bay Muannit Sahtegi'nin Notları", "Mızıkalı Yürüyüş" ve "Kapan" ile roman, öykü, şiir üretimini 80 yaşına ulaştırdı.OKLARININ HEDEFİNDE KENDİSİ VARDI Oysa henüz orta yaşlı olduğu yıllardan birinde öleceğini söylemişti telefonda. Vüs'at'ın dünyaya ve kendisine alaycı bir karamsarlıkla baktığını artık bildiğimiz için gülüp geçmiştik. Ne ki yeni yapıtlarını okudukça, onun tıpkı Shakespeare gibi, tıpkı Samuel Beckett gibi, "yaşam" ve "ölüm" ikilemine kafayı taktığını görmeye başladık: Özel bir yaratık olan insanoğlu "yaşamak" gibi zorlu bir uğraşa yazgılanmışsa, neden bir de "ölüyor"duShakespeare'in trajedilerinde "ölüm", yaptığı seçimler ve eylemleriyle tozu dumana katan kahramanların kendi yazgılarını kendi elleriyle biçimlendirmesiyle gelir. Beckett'in oyunlarında karakterlerin, "ölüm"e inat, yaşamı "hiçbir şey yapmadan" geçirmeleri önerilir. Vüs'at O. Bener ise "insan"ı, gülünç durumlara düşme tehlikesini savuşturamamış bir "soytarı" olarak görür.