70 yıllık tiyatro seyircisi ve 50 yılı aşkın süredir aralıksız yazan bir eleştirmen olarak tiyatrolarla iletişim kurma üstüne düşündüğümde geçmiş yılları özlüyorum. Eskiden orta/üst orta sınıftan insanların evine her gün en az bir gazete girerdi. Gazetelerde tiyatro programlarını içeren bölümler, dahası, köşe yazarlarının ve eleştirmenlerin yaptığı oyun değerlendirmeleri yer alırdı. Böylece İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük kentlerdeki tiyatro olayları hakkında sürekli bilginiz olurdu. Göreceğiniz ve/ ya da değerlendireceğiniz oyunları rahatça seçerdiniz.
1990'ların sonuna dek süren bu dönemde oyun izleme trafiği tiyatro meraklılarını zora koşmazdı. "Sahneden İzdüşümler" (Mitos Boyut, 2000) başlıklı kitabıma baktığımda, 1970'ler, '80ler ve '90'larda gördüğüm ve Cumhuriyet ile sanat dergilerinde yaptığım değerlendirmelerde yer alan 72 oyunun özellikle İstanbul ve Ankara, bir de bu kentlere turneye gelen başka kentlerin tiyatroları arasından seçilmiş olduğunu gözlemliyorum. Kitapta çoğu İstanbul'dan olan 28 tiyatroyu söz konusu etmişim. Bu sayı o yıllarda etkin olan profesyonel tiyatroların belli başlılarını kapsıyor. Oyunlarını göremediğim için birkaç tiyatrodan da özür dilemişim. O zamanlar, topluluk sayısı sınırlı olduğu için tiyatro adına ne olup bittiğini izlemek kolaymış.
HANGİ TİYATRO NEREDE NE OYNUYORÖzellikle 2000'li yıllarda, büyük kentlerin iyice büyüyüp bir ucundan öteki ucuna ulaşılması zorlaşınca kimin nerede ne oynadığını bilebilmek zorlaştı. Gazete ve dergi okuyanlar azaldıkça, basında tiyatroya verilen yer de azaldı ve sonunda neredeyse yok oldu. Toplulukların oyunlarını tanıtma olanağı sınırlandıkça, seyirci yalnız "haber"i yapılan tiyatro yapımlarına yöneliyor. oğunluğun tiryakisi olduğu televizyon kanalları ise "rating" durumu sınırlı olan tiyatroyla ilgilenmiyor.
Oysa özellikle İstanbul, Ankara ve İzmir'de, devlet bütçesinden ya da başka bir kurumdan destek almayan, az sayıda seyirciye seslenen ve -piyasada etkin olan- tecimsel tiyatro anlayışına yeni seçenekler sunmayı amaçlayan 100'ü aşkın "bağımsız sahne" varlık göstermeye başlamıştır. Bu toplulukların adı, adresi, oyunları ve benimsedikleri hedefler kamuoyuna duyurulamıyor ve birçok "bağımsız" tiyatro yıl içinde 1000 seyirciye bile ulaşamıyor. Bu durum tiyatromuzun yeni boyutlar kazanarak gelişmesini engelliyor.
Sosyal Fayda için İletişim Derneği'nin kanat gerdiği "Tiyatro Sahnelerinin İletişim Alışkanlıkları" başlıklı 150 sayfalık rapor eylül ayında yayımlandı. Mustafa Kara ve Ayşegül Algan'ın çok yoğun bir çalışma sonucunda oluşturdukları bu metin, İstanbul'da perde açan 120'den çok bağımsız tiyatronun incelenmesi sonucunda, içlerinden belirli ölçütlere göre seçilen 68 tiyatroyu mercek altına alıyor. Raporun yönelişini belirleyen düşünce şudur: "Sorun sistemin içinde olmamak ama kendimi var edebilmek. Kendi dilimi kullanarak görünür olmalıyım."
'TİYATRO SANATININ İLETİŞİM ALIŞKANLIKLARI' RAPORUİnceleme sonucu edinilen bulguları istatistiklerle gösteren rapor, yüzde 77'si Kadıköy, Beyoğlu, Şişli ve Üsküdar'da bulunan bağımsız sahnelerin temel iletişim araçlarının dijital düzeyde etkin "sosyal medya" olduğunu belirliyor. Dahası, toplulukların yüzde 75'i bir "iletişim stratejisi"ne sahip değildir. En büyük sorun bağımsız sahnelerin, yayın organlarında ve basında hep "arka planda" kalmasıdır. Kısacası, bağımsız tiyatroları bağlandığı "dijital hegemonya" geleneksel medyanın (basının) işlevini yerine getirememektedir.