Yeri meclis olan siyasetin bugün sokak köşe başlarında konumlanmasıyla kıran kırana bir halk çıkmazı söz konusu... Siyasi bağları her alana taşıyan insanoğlu Allah ile arasındaki bağdan bir haber yaşıyor.
Malumunuz depremler, yangınlar, ekonomik daralmalar, cinayetler, kazalar yaşanıyor. Bunların illaki yönetim, denetim ve cezai yetersizliklerden kaynaklı tarafları var.
Fakat her afeti, her toplumsal vakayı, her illegal vaziyeti siyasi kaynaklı görmesi insanın hal-i pürmelalini tasvir eden vahametinden başka nedir ki
'Her şeyi devletten beklemek' diye bir söylem vardı eskiden. Son yıllarda ise 'her şeyi devletten bilmek' gibi ilginç bir paradigma gelişti.
Siyasetin kızgın yağında insanlık namına tüm hassasiyetleri eritenler, siyaseti sokağa indirgeyerek toplumun sinir uçlarını bilemekteler.
Elbette devlet başıboş değil! Devlet bir iktidar tarafından yönetilmekte ve yapıcı eleştirilerle birçok alandaki eksiklikler düzeltilmektedir.
YA İNSANOĞLU...
İnsanoğlu başı boş mu yaratılmıştır Onun bir sahibi, onu bir var eden, onun hesap vereceği bir yaratıcı yok mudur
İşte burada öz eleştiri yapmanın tam zamanı...
Kader, kaza ve imtihan noktasında cahil bırakılan beyniyle, siyaset propagandaları ile doldurulan kalbiyle, vicdandan yoksun bırakılarak yozlaştırılan duygularıyla insan, bugün bırakın dünyayı kendi yaşadığı ülke içindeki durumları kul gözüyle okuyamamaktadır. Dolayısıyla yaşanan elemlerden kendine bir pul kadar paye çıkaramamaktadır.
Siyaset duvarının tonlarca ağırlığı altında kalan insanlık namı can çekişiyor.
İnsanın insana çare olamaması, insanın bir soruna çare bulamaması, ayağındaki pranga, dilindeki mühür sebebiyledir. Kısıtlayan, kızıştıran ve ayrıştıran siyasetin bir yaraya merhem olması düşünülebilir mi
***
Yaradan'ı tarafından sonsuz nimetlere gark olmuş insan, ne acıdır ki Allah ile bağlarını hiç yoklamıyor!
Her şeyin sahibi olan Allah, insanoğlunu yeryüzünü imar etmesi ve ebedi ahiret için dünyayı bir kazanç yurdu olarak yarattı.
Bir vakit ibadetle kul olduğunu sanıp yanılan insan verdiği bir oy karşılığında istiyor ki dünyalar benim olsun, canım cennette rahatlığı ile yan gelip yatıyor.
Yan gelip yatmakla da kalmıyor, o miskin haline aldırmadan bir de klavye kahramanlığına soyunarak oturduğu yerden âleme muhalif oluyor. El âlemi damgalıyor.
İşe bakın ki; sokakta bir arada bulunan başörtülü gençler, AK Parti kadın kolları olarak görülmekte... Yine her türlü aşırılık CHP'li olmanın sonucu gibi lanse edilmektedir.
***
Kadın cinayetlerinin içler acısı boyutunu sadece anayasal sığ bir çerçevede değerlendirirsek,
Depremleri sadece taş duvarların sağlamlığıyla ölçüp biçersek,
Orman Yangınlarını başlatan sebebi bir tarafa atarak yalnızca müdahale ve sonuç kısmıyla ilgilenirsek,
Şiddetin, Terörün, Kavganın sadece ideolojik sebeplerle zuhur ettiğini düşünürsek,
Zulümlerin dünyayı kasıp kavuran çokluğuna ve azgınlığına karşın niteliksiz çokluğumuzla galip geleceğimiz zannına kapılırsak eğer;
Kirli siyasetin ayakları altında paspas olup baş tacı edilmeyi beklemekten, at gözlükleri takarak gerçeği görememenin vücut bulmuş halinden öteye geçemeyiz.
***
Geldiğimiz noktada, yıllardır iktidarı suçladık, zaman zaman muhalefeti pakladık, akladık. Bu uğurda eş, dost, komşu, akraba herkesle kavga ettik. Bizim gibi düşünmeyeni taşladık, hoşumuza gideni alkışladık ama gelin görün ki hiçbir şey değişmedi.