Ortadoğu'da İsrail'in sınır tanımaz saldırganlığı devam ederken, diplomatik koridorlardan sızan bir gelişme, bölgenin geleceği üzerindeki kara bulutları yoğunlaştıracak cinsten;
"Fransa ve İngiltere, BM'de Gazze güçlerinin belirlenmesine ilişkin planları netleştiriyor."
Bu sadece bir haber değil, aynı zamanda Türkiye'nin bölgesel güvenliğini doğrudan ilgilendiren yeni bir tehdidin işaret fişeği gibi...
Paris'ten yükselen bu ses, Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Pascal Confavreux'nün ağzından, misyonun BM Güvenlik Konseyi kararıyla resmileşmesi gerektiğini ilan etmesi, uluslararası vesayet planının fiili hazırlığına dikkat çekiyor.
Bu uluslararası askeri kuvvet arayışı, ardında berrak bir şüphe barındırıyor.
Uluslararası hukuku hiçe sayan ve ambargolara kayıtsız İsrail'in yanına bir de 'BM şemsiyesi' eklenirse, bu gücün amacı, saldırganlığı dizginlemek mi olacak yoksa İsrail'in jeopolitik çıkarlarını perdelemek için bir kalkan görevi mi görecek
Niyet ikincisiyse, bölgede İsrail'i durduracak bir kuvvet kalmayacağı aşikâr. Bu plan, masumiyeti örten tehlikeli bir enstrüman gibi çalınıyor.
Özellikle Gazze Ateşkesi ile birlikte Uluslararası İzolasyondan sıyrılma fırsatı yakalayan İsrail için Uluslararası İstikrar Gücü hiç masum gelmiyor.
İSTİKRAR GÜCÜ: TONY BLAIR VE İNGİLTERE'NİN GİZLİ AJANDASI
Bu uluslararası misyon planının kamuoyuna yansıması, akıllara hemen önceki Gazze Planı'nın tartışmalı figürü olan Tony Blair'in ismini getiriyor.
Bilindiği üzere, o planda Tony Blair'in adı geçmiş ve hatta Trump, bu ismin bölgede kabul görmeyeceği endişesini taşımaktaydı.
Şimdi, Fransa ve İngiltere'nin, "BM'de Gazze gücünün belirlenmesine ilişkin acil plan..." üzerinde yoğunlaşmaları özellikle İngiltere'nin rolüne dair şüpheleri derinleştirecek gibi... Bu konuda ABD, batı ile koordinasyon halinde...
İngiltere'nin bu diplomatik çabadaki nihai hedefi ne
Bu muğlaklık, Türkiye'nin planlara yaklaşımını azami dikkat gerektiren bir seviyeye taşıyor.
İşte tam bu noktada, sızan detaylar kritik bir uyarı veriyor: ABD ve müttefikleri, Gazze'nin savaş sonrası yönetimi için, eski İngiltere Başbakanı Tony Blair'in başkanlığında bir "Uluslararası Geçiş Yönetimi Otoritesi" (GIT) kurulmasını öngören bir planı gündeme getirdi.
Bu planın temel amacı, Gazze üzerinde aşamalı olarak yabancı vesayet dayatmak ve kritik güvenlik, yasal ve siyasi yetkileri bu uluslararası konseye devretmek.
En kritik nokta: Plan, yönetimin Filistinlilere devri için kesin bir takvim vermiyor ve bunu belirli şartlara bağlıyor. Gözlemciler, bu durumun, İngiltere'nin 1948'de biten Filistin üzerindeki manda yönetimini yeni bir kılıfla geri getirme girişimi olduğu uyarısında bulunuyor.
Planın kaderi, ateşkesin sonraki aşamalarında netleşecek.
FIRTINALI DÖNEMDE TÜRKİYE'NİN EMİN VE EHİL YÖNETİMİ: MİLLİ KALE
Bu küresel manevraların gölgesinde, Türkiye'nin iç istikrarı ve dış politikadaki güven duruşu, bir denge unsuru...
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın mesajı, yönetim felsefesini yansıtıyor: "Milletim şunu bilsin… Türkiye liyakatli kadroların riyasetindedir, emin ve ehil ellerde güvendedir."
Batılı ülkeler ciddi yönetim bunalımı yaşarken, Türkiye, bu güçlü idari yapısı sayesinde, "yerle yeksan olacağı krizleri" 86 milyonun kılına zarar gelmeden yönetebilme kabiliyetini ispatlamış durumda.
Fırtınalara karşı inşa edilmiş, rasyonel kararlarla tahkim edilmiş bir milli kale niteliğinde...
Bu emin duruş, dış politikada da tezahür ediyor. Türkiye, PKK'nın silah bırakmasıyla "Terörsüz Türkiye" hedefine büyük ölçüde ulaşmış olsa da, örgütün diğer kadroları Irak ve Suriye'de farklı yapılanmalar içinde varlığını halen sürdürüyor.
İşte tam bu bağlamda, İsrail'in Suriye, Lübnan ve Yemen'e dek uzanan cepheli saldırganlığı karşısında, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, "Suriye'nin güvenliğini, Türkiye'nin güvenliğinden ayrı görmüyoruz"