Dünya Su-suzluk Günü

Bugün 22 Mart Dünya Su Günü ve Birleşmiş Milletler'in dünyadaki su adaletsizliğine dair şikayet yüklü bir uyarısı var: Küresel su krizi yaşıyoruz. Plastik şişede su üretimi giderek yayıldığı için dar gelirli ülkelerde temiz içme suyu altyapısı oluşturulamıyor. Temiz suya şebekeden erişimi olan zenginler ise bir lüks olarak şişe suyu tüketiyor BM'nin 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri'ne göre güvenli ve temiz suya erişim en temel insan hakkı ama bugün iki milyar insan bu imkandan yoksun. Her yıl 800 bin kişi, güvenli su ve yeterli hijyen koşulları bulunmamasına bağlı sebeplerle hayatını kaybediyor. BM şunu da kayda geçirmeli; Türkiye'deki deprem bölgesinde o şişelenmiş suları bulamayan milyonlarca insan, iki milyarlık yoksun nüfusa eklendi. Hafızalar zayıfladıkça deprem mağdurlarına giden yardımlar azalıyor. Hatay'dan, Adıyaman ve Malatya'dan susuzluk sesleri yükseliyor. Yetmiyor, Şanlıurfa ve Adıyaman'ı sel götürüyor, 20 can gidiyor, çadırlar balçığa batıyor ve bu afet yeni bir susuzluk trajedisini daha ortaya çıkarıyor. Sel çamuru karışınca Şanlıurfa'da şebekeyi kesiyorlar. Sonra yeniden su veriliyor; Sağlık Bakanı Fahrettin Koca "Bir süre içme suyu olarak kullanılmasın, genel amaçlar için elverişli" diyor. Bölgeden gelen haberlere göre çeşmeler aşırı bulanık akıyor ve halk sağlığı uzmanları içilmeyen suyla diş fırçalama, el yüz yıkama gibi kişisel temizlik de yapılamaz uyarısında bulunuyor. Gerçi afet olmadan da temiz içme suyuna erişim sınırlı. TÜİK rakamlarına göre belediye sınırları içinde yaşayanların ancak yüzde 61'ine arıtılmış içme ve kullanma suyu verilebiliyor ki, bu oranın sadece yüzde 7'si gelişmiş arıtma. Nüfusun yüzde 39'u yerüstü ve yeraltı kaynaklarından gelen suyu fiziksel arıtmadan bile geçmeden tüketiyor. 2030 İÇİN DÖNÜM NOKTASI BM uzun yıllar sonra ilk kez su krizini tartışmak için zirve düzenliyor. New York'ta bugün başlayacak 2023 Su Konferansı, 2030'a kadar yeryüzündeki her bireyi güvenli ve sağlıklı suya kavuşturma hedefi bakımından dönüm noktası olarak anılıyor. Hükümet yetkilileri ve özel sektörün buluşacağı iki günlük zirvede hedef, Su Eylem Çağrısı'nı hayata geçirmek. Eylem öncelikle ülkelerin suyu herkesin yararı için "küresel ortak varlık" olarak yönetmeye başlamasını öngörüyor; aşırı su tüketimini teşvik eden tarım sübvansiyonlarının azaltılması, sanayide kullanılan suyun geri dönüştürülmesi gibi adımları içeriyor. BM'ye göre "su hayattır" mottosu sadece yeryüzündeki biyolojik varoluşu tanımlamıyor, sürdürülebilir kalkınmanın can damarını oluşturuyor. Enerji ve gıda üretimi, sağlıklı bir ekosistem, toplumsal cinsiyet eşitliği, yoksulluğun azaltılması, hepsi suya erişimle mümkün olabiliyor. Ne var ki, yıllardır süregelen kötü yönetim ve kaynakların yanlış kullanımı su stresini artırdı, hayatın birçok alanını tehdit etmeye başladı. Küresel kriz ortamında su ihtiyacı her geçen gün artıyor; yaklaşık dört milyar insan, yılın en az bir ayı boyunca su kıtlığı çekiyor. İklim krizinin su kaynaklarına etkisi de her geçen gün artıyor. Önceden tahmin edilemeyen şiddetli yağışlar, seller ve kuraklık etkisi biyoçeşitliliği