Mukallit Arapça kökenli bir kelime. Osmanlı Türkçesine girmiş, bugün de kullanılıyor. TDK anlamı ise taklitçi. İslâm Ansiklopedisi'nde fıkıh yani İslâm hukuku içinde kullanılıyor. Bir âlimin görüşünü delilsiz kabul etme anlamına geliyor.
Bu konu iletişim stratejileri noktasında ilgimi çekmiştir. Çünkü eğer kendiliğinden organik bir liderlik kumaşınız, bir davanız, sözünüz yoksa birini taklit edersiniz. Bir rol model koyarsınız ortaya. Senaryo yazarsınız ve uygularsınız. Baudrillard'a simulark kavramına filan da gidilebilir buradan ama bu konuda mevzuyu felsefi olarak derinleştirmeye gerek yok.
Ekrem İmamoğlu ve başkanlık adaylığı meselesini ağırlıklı olarak bir iletişimci olarak da izliyorum. Uzun süredir dikkatimi çekiyordu. "Ben bu fotoğrafı bir yerden gördüm" ama başka kişiyle. Geçenlerde İmamoğlu, rakibi Mansur Yavaş'ı tartışmalı şekilde devre dışı bırakıp yeni bir kampanyaya başladı.
Aslında kampanya İmamoğlu'nun İstanbul seçimlerini aldığı tarihin yıldönümüne göre planlanmıştı. O tarihte başlayacaktı. İstanbul'da ajanslar harıl harıl kampanya, görseller, sloganlar çalışıyor. Ramazan birazcık işleri bozdu. Bayram ertesi kampanya dört bir koldan benzer görsellerle başlayacak.
Bir iletişimci olarak benim gördüğüm "taklit" bu stratejinin önemli bir parçası.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın engelleri aşmasını sağlayan, onu başarıya götüren her aşama, resim resim alınıyor ve sahada birebir uygulanarak taklit ediliyor.
Burada Baudrillard'a döneceğim Bir tür Erdoğan simülasyonu yapılmaya çalışılıyor. Kampanyanın ana omurgasını bu oluşturuyor.
Unutulan bir şey var ki Cumhurbaşkanlığı'na yürürken Erdoğan'ın yaptığı her şey sahiciydi. Bir davası vardı, inancı vardı, ülkesi için fikirleri ve hayalleri vardı. Davasına omuz veren fikir insanları ve her şeyden önemlisi yıllarca çektikleri çileler bitsin isteyen bir halk vardı. "Bu toprakları ezansız bırakma Allah'ım" şiirini okurken bir davaya adanmışlığını seslendirmiyor bu duyguyu halka geçiriyordu. Verdiği mesajlar iletişim ajanslarının masasından değil kendisinden çıkıyordu. Mesajları sahiciydi; karakteriyle, yaşantısıyla organik sahici bir liderdi. Bu ülkede senelerce ezilmiş, yok sayılmış, horlanmış kitlelerin dertlerini gerçek bir lider olarak sırtına yüklenmiş, dert edinmiş biriydi. Liderliğe giden yolda asla taviz vermedi. Başkası olmadı. Hep kendisi oldu. En zor zamanda bile inancını yitirmedi. Organik bir siyasetçi olmak en büyük avantajı oldu. Hep "biz kendimiziz" dedi.

81